Veli-Der, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçesiyle ilgili olarak Bakanlık önünde açıklama yaptı. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Eğitime ayrılan bütçe yıllardır ihtiyaçların gerisinde kalmaktadır"
"Eğitim alanı, AKP iktidarının hız kesmeyen değişiklikleri, ekonomik ve politik tercihleri öncelikle çocuklarımızı, tüm eğitim kamuoyunu ve nihayetinde ülkemizi nefessiz bırakmıştır. Okulöncesinden yükseköğretime kadar her kademede yaşanan eşitsizlikler derinleşmekte; nitelikli kamusal eğitime erişim her geçen gün daha zor hâle gelmektedir. Öğrenciler, veliler ve eğitim emekçileri; iktidarın ekonomik ve politik tercihleri, plansızlık, liyakatten uzak yönetim anlayışı, kadrolaşma, yetersiz bütçe ve denetimsizlik nedeniyle günlük sorunlarla baş başa bırakılmaktadır. İktidarın en temel yurttaşlık hakkı olan eğitim hakkını yok sayan, kamusal eğitim sorumluluğunu yük gören politik eğitim hakkını yok sayan tercihi, geri plana itmesi, eğitim hakkını ciddi biçimde zayıflatmaktadır. Eğitime ayrılan bütçe yıllardır ihtiyaçların gerisinde kalmaktadır, 2026 bütçe tasarısı da bu anlamda beklentileri karşılamaktan oldukça uzaktır. Okulların fiziki koşullarından temizlik, bakım ve araç gereç ihtiyaçlarına kadar pek çok temel gereksinim karşılanamamakta; velilerin üzerindeki ekonomik yük giderek ağırlaşmaktadır. Bu tablo, kamusal eğitimin niteliğini zayıflatmakta ve eşitsizlikleri derinleştirmektedir. Bütçedeki yetersizliğin en çarpıcı göstergelerinden biri, okul yemeği uygulamasının hâlâ hayata geçirilmemesidir. Ekonomik kriz ve artan yoksulluk koşullarında çocukların beslenme hakkının tehdit altında olması kabul edilemez. Sağlıklı besine erişim, her çocuk için bir hak ve devletin karşılamakla yükümlü olduğu temel bir gereksinimdir.
"Siyasi iktidarın eğitim politkaları öğrencilerin sermaye için ucuz işgücü haline gelmesine neden olmaktadır"
Siyasi iktidarın eğitim politikaları bir tarafan milyonlarca öğrencinin okuldan kopmasına, okul terkinin kitlesel boyutlara ulaşmasına neden olmakta diğer tarafan da öğrencilerin sermaye için ucuz işgücü haline gelmesine neden olmaktadır. Eğitimden koparılan çocuklara adres olarak MESEM'ler gösterilmekte ve çırak olmak dışında seçenek sunulmamaktadır. MESEM’lerde yaşanan çocuk cinayetleri artık yok sayılamaz bir noktaya gelmiş ve bu konuda önlem alınması zorunlu hale gelmiştir. Buradan tüm kamuoyuna, özellikle de MEB yönetimine sesleniyoruz; çocuklarımızın haklarını korumak öncelikli görevinizdir, beklemeden MESEM’ler kapatılmalı, okul terkine dönük kapsamlı bir çalışma bilim insanları ve alanda faaliyet gösteren kurumlarla işbirliği içerisinde gerçekleştirilmelidir.
"LGS gibi kritik bir sınavın bu eşitsizlik koşullarında uygulanması, eğitimde eşitliği tamamen ortadan kaldırmakta"
LGS gibi kritik bir sınavın bu eşitsizlik koşullarında uygulanması, eğitimde eşitliği tamamen ortadan kaldırmakta ve öğrencilerin geleceklerini belirleyen süreci adaletsiz bir yarışa dönüştürmektedir. Eğitim politikalarının odağı sınavlar değil, tüm öğrencilerin eşit, nitelikli ve kamusal eğitime erişimi olmalıdır. Son yıllarda eğitimde dinselleşme uygulamaları hız kazanmış; çeşitli vakıf, tarikat ve cemaatlerle imzalanan protokoller okulları doğrudan etkilemeye başlamıştır. Çocukların laik, bilimsel ve kamusal eğitim hakkı bu yapıların faaliyetleri nedeniyle zayıflatılmaktadır. Bu tür protokoller, okulların pedagojik bütünlüğünü bozmakta ve kamusal eğitimi dış müdahalelere açık hâle getirmektedir. Zorunlu eğitimin kısaltılmasına dönük tartışmalarda işte tam bu noktada gerçekleşmektedir. Siyasi iktidar ve ona yakın bazı kurumlar zorunlu eğitimin kısaltılmasına dönük bir kampanya yürütmüş ve bu dar çevrenin talepleri sanki tüm toplumun talepleri gibi sunularak lise eğitiminin süresinin kısaltılmasına dönük girişimler yaşanmıştır.
"Çocuklarımızın eğitim hakkından elinizi çekin"
Zorunlu eğitim kamusal bir haktır ve bu hakkın politik saiklerle kısaltılması kabul edilemez. Buradan MEB’e ve bu girişimin parçası olan kurumlara seslenmek isteriz; çocuklarımızın eğitim hakkının sınırlandırılmasına izin vermeyeceğiz. Çocuklarımızın eğitim hakkından elinizi çekin. Milli Eğitim Bakanlığı bir kamu kurumudur ve tüm öğrencilere, velilere ve eğitimcilere eşit mesafede durmakla yükümlüdür. Sonuç olarak; tüm velileri, eğitimcileri, öğrencileri, siyasi partileri, kitle örgütlerini, sendikaları ve toplumun tüm duyarlı kesimlerini çocuklarımızın laik, bilimsel, eşit, kamusal ve nitelikli eğitim hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz."




