Özgür Özel: Meclis Aritmetiği İçinde İttifaklar Yapılabilir Özgür Özel: Meclis Aritmetiği İçinde İttifaklar Yapılabilir

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından açıklanan 2025 yılı bütçe öngörülerini yazılı bir açıklamayla değerlendirdi..

Taşcıer, ''Yüksek enflasyon, derinleşen gelir adaletsizliği ve yanlış ekonomi politikalarının yarattığı yıkım dikkate alındığında açıklanan 2025 Bütçesi’nin toplumun gerçek ihtiyaçlarını karşılayamayacağı aşikardır'' ifadelerini kullandı.

Meclis’e sevk edilecek bütçe yasa teklifinde devasa bir bütçe açığı öngörüldüğünü kaydeden Taşcıer, ''Bu bütçe, işçi, memur, emekli ve düşük gelirli vatandaşlar için daha fazla vergi yükü, daha az sosyal yardım ve kamu hizmetlerine erişimde daha fazla zorluk anlamına geliyor. Hükümetin bütçe açığını finanse etmek adına yükü Yurttaşbank’a yüklemiş. Övündükleri bu bütçeyle şapkadan tavşan çıkarmaya çalışıyorlar ama tavşan açlıktan ölmüş farkında değiller'' dedi.

Taşcıer, şu görüşlere yer verdi:

''2025 yılı bütçesinde 12 trilyon 800 milyar lira gelir ön görülmüş. Buna karşılık 14 trilyon 731 milyar lira da gider düşünülmüş. Şahsım devleti bu ciddi açığı kapatmak için ihtiyaç duyduğu kaynağı yine Yurttaşbank’tan karşılayacak. Dolaylı vergiler yoluyla halkın cebine bir kez daha el uzatacaklar. ÖTV, KDV gibi dolaylı vergilerle düşük gelirli vatandaşlarımıza yeni yükler gelecek. Dolayısıyla, iktidarın bu bütçeyle refahı tüm topluma yayma söyleminin içi boştur. Bu bütçe yüksek enflasyon, ağır vergiler ve yaşam pahalılığı karşısında zaten inim inim inleyen dar gelirli kesimlerin pratikte daha da fakirleştiği bir tabloyu gizlemekten öteye gitmemektedir.

"AKP iktidarı, ekonomik yıkım ortamında sosyal yardımlara bütçeden 651 milyar lira ayırmakla övünüyor''

AKP iktidarı, açlık sınırının 20 bin lirayı aştığı, yoksulluk sınırının 67 bin liraya yaklaştığı bir ekonomik yıkım ortamında sosyal yardımlara bütçeden 651 milyar lira ayırmakla övünüyor. Enflasyonunun TÜİK’in kontrollü verileriyle bile yüzde 50’nin altına ancak indirilebildiği bu ortamda, sabit ve dar gelirli vatandaşlar için sosyal yardımların gerçek anlamda destek sağlaması mümkün değildir. Oysa iktidar bütçenin yüzde 4,4’üne denk gelen 651 milyar lirayla şapkadan tavşan çıkarmaya çalışıyor. Oysa şapkadaki tavşan açlıktan ölmüş, farkında değiller. Türkiye’deki mevcut enflasyon oranı göz önüne alındığında sosyal yardımlara ayrılan bu kaynağın yoksulluğu gidermeyeceği, halkın içine itildiği sefaleti iyileştirmeyeceği açıktır.

"Sosyal yardımlar üzerinden 'refah devleti' iddiasında bulunmak samimiyetsizliktir"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın 2025 bütçesine ilişkin ‘Sosyal devlet’ vurgusu tam anlamıyla halkı uyutma çabasıdır. Sahadaki gerçekler, özellikle düşük gelirli kesimler, emekçileri, memurlar, emekliler, engelliler, işsizler ve öğrenciler için bu söylemin altının boş olduğunu açıkça göstermektedir. Sosyal yardımlar, hükümetin geniş kapsamlı bir ekonomik iyileştirme politikası olmadığı sürece yalnızca geçici bir tampon işlevi görür. İşsizlik oranları yüksek seyrettikçe, reel ücretler enflasyon karşısında hızla eridikçe bu bütçe insanları kalıcı olarak yoksulluk sınırında tutmaktan başka bir işe yaramaz. Sosyal yardımlar üzerinden ‘refah devleti’ iddiasında bulunmak açık bir çelişki ve samimiyetsizliktir.

"Bu politikaların sürdürülebilir olmadığı açık"

Bütçede sosyal yardımlara ayrılan payın göstermelik kaldığını, hükümetin geniş kesimleri oyalanmak için bu tür söylemlere başvurduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Türkiye’nin ihtiyacı olan, sadece yardım dağıtan değil, emekçiyi, emekliyi ve yoksulu gerçekten koruyan, gelir dağılımında adaleti sağlayan, refahı tabana yaymayı hedefleyen, köklü ve sürdürülebilir bir ekonomik dönüşüm politikasıdır. Sonuç olarak, bu bütçe, toplumsal adalet ve refahı sağlamaktan uzak, dar gelirli vatandaşlar için ekonomik sıkıntıların devam edeceği bir tabloyu işaret etmektedir. Halkın gerçek sorunlarını gözetmeyen, enflasyonun erittiği alım gücünü göz ardı eden ve gelir adaletsizliğini daha da derinleştiren bu politikaların sürdürülebilir olmadığı açıktır.''