Maliye Harekete Geçti: Emlak Vergisi Artışına Üst Sınır Geliyor
Maliye Harekete Geçti: Emlak Vergisi Artışına Üst Sınır Geliyor
İçeriği Görüntüle

Türkiye Kamu-Sen, memurlara ve emeklilere ek zam ve refah payı verilmesi talebiyle TBMM Dikmen Kapısı önünde basın açıklaması yaptı. Meclis önündeki Türkiye Kamu-Sen üyeleri ellerinde; "2008 öncesi ve sonrası ayrımı kaldırılsın" , "Aynı sofrada farklı ekmek olmaz" , "Memurun emeği de işçinin emeği kadar değerli", "Maaş bordromu gören bağış yapmak istiyor", "Vergi dilimi yüzde 15’e sabitlensin" yazılı dövizler taşıdı.

Sözlerine "Bugün burada, adalet istiyoruz. Refah istiyoruz. Ek zam istiyoruz. demek için toplandık. Bugün burada bütçeden kamu çalışanlarının hak ettiği payı almak için toplandık" diyerek başlayan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, TBMM'de görüşülmesine cuma günü başlanacak 2026 yılı bütçesinde memur ve emeklinin alın terinin olmadığını söyledi. Kahveci, bütçede var olanın rakamlar, hedefler ve hayallerin ardına gizlenmiş adaletsizlik olduğunu kaydetti.

Kahveci, "Açıklanan son rakamlardan görüyoruz ki enflasyon yeniden tırmanışa geçti, mutfakta yangın büyüyor. Ne var ki, 2026’da memur ve emekliler için öngörülen yüzde 11 artı yüzde 7 maaş artışı, bu yangını söndürmeye değil, körüklemeye yarıyor. Bu rakamlar, memura değil; enflasyona, vergiye, hayat pahalılığına çalışıyor. Temmuz ayında yapılan zam, daha ilk ayda buharlaştı. Bugün itibarıyla kamu çalışanı 2,5 puan alacaklı, ama alacağı, veresiye defterinde kayıtlı. Yıl sonuna kadar bu fark büyüyecek; maaşlar eriyecek, umutlar tükenecek. Bir tarafta vergi, harç, ceza artışlarıyla kendi alacaklarını güncelleyen kamu diğer tarafta aynı ekonomik gerçekleri görmezden gelen maaş politikaları var" dedi.

"Toplu sözleşme döneminde işçilere yüksek, memurlara düşük zam öngören anlayış, memuru 'üvey evlat' konumuna düşürmüştür"

"Kamu kendi alacağını koruduğu kadar, memurunun hakkını da korumalıdır" diyen Kahveci, şöyle konuştu:

"Orta Vadeli Program’da 2026 yılı için enflasyon yüzde 16, büyüme yüzde 3,8 olarak öngörülüyor. Yani kümülatif olarak bakıldığında pastada cari olarak yüzde 21’lik bir gelişmeden söz ediyoruz. Ama bize reva görülen yüzde 11 artı yüzde 7 artış. Bu adalet midir, hakkaniyet midir? Bu, kamu çalışanlarının alım gücünün düşeceğinin resmi ilanıdır. Biz diyoruz ki: Bu bütçede memura refah payı yoksa, adalet yoktur. Bu bütçede ek zam yoksa, hakkaniyet yoktur. Kamu çalışanlarına ek zam verilsin. Maaşlara refah payı eklensin. Kaybolan alım gücü mutlaka telafi edilsin. Statü adaletsizliğine son verilsin. Kamuda ücret adaleti kalmamıştır. Aynı işi yapan insanlar, statü farkı bahanesiyle farklı maaşlar alıyor. Toplu sözleşme döneminde işçilere yüksek, memurlara düşük zam öngören anlayış, memuru 'üvey evlat' konumuna düşürmüştür. Biz kimsenin kazancına göz dikmiyoruz. Biz sadece adalet istiyoruz. Biz sadece eşitlik istiyoruz. Biz sadece insanca yaşamak istiyoruz.

"Bu sene nasıl sancılı bir süreç yaşadığımız herkesin malumudur"

Bugün yaşadığımız bu adaletsizliğin, bu tıkanmış toplu sözleşme düzeninin temelinde 4688 sayılı Kanun vardır. Bu kanun, artık kamu çalışanlarının hak arama mücadelesine yanıt verememektedir. Toplu sözleşme masası; kamu işvereninin istediğini dayattığı, memurun sesinin kısıldığı bir gösteriye dönüşmüştür. Bugün pazarda, markette, mutfakta yaşanan enflasyon ile resmi rakamlar arasındaki fark, herkesin hayatını doğrudan etkilemektedir. Buna rağmen masada, dar bir çerçeveye sıkıştırılmış hedefler dışında hiçbir teklif gelmemesi, toplu sözleşme sürecinin de işlevini yitirdiğini göstermektedir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun devreye girdiği noktada ise durum daha da düşündürücüdür. Bu sene nasıl sancılı bir süreç yaşadığımız herkesin malumudur. Burada da bütçeye ek bir maliyet getirmeyen konularda bile ilerleme sağlanamadı. Memurlara ayrılan 1 puanlık kaynağın, beklentinin daha yüksek olduğu bayram ikramiyesi kalemine verilmesi talebimiz dahi kabul görmedi.

"Memurun maaşı artmıyor ama vergi yükü katlanıyor"

Yardımcı hizmetlilerin genel idare hizmetleri sınıfına alınması, görevde yükselme ve unvan değişikliğinde hakkaniyetin sağlanması, disiplin cezalarının belirlenecek şartlarla affedilmesi gibi mali olmayan taleplerin dahi reddedilmesi, Hakem Kurulu’nun karar alma mekanizması olmayı değil alınmış kararları onaylamayı kurumsallaştırdığını göstermektedir. Memurun maaşı artmıyor ama vergi yükü katlanıyor. Gelir vergisi dilimleri maaş zamlarının gerisinde kalıyor, ücretli çalışanlar her ay bir üst dilime geçerek daha fazla vergi ödüyor. Bu kabul edilemez. Vergi oranları ücretliler için yüzde 15’te sabitlenmeli, gelir dilimleri ekonomik gerçeklere göre yükseltilmelidir. Kayıtlı olandan daha çok almak yerine, kayıt dışına yönelinmeli. Adalet herkes için sağlanmalıdır. Bununla birlikte yıllarca bu devlete hizmet etmiş emeklilerimiz açlık sınırında yaşıyor. 2008 öncesi ve sonrası ayrımı, adaletin katili olmuştur. İlave ek ödeme emekli maaşına yansıtılmadığı için memur emeklisine çalışırken aldığı maaşın sadece yüzde 45’i kadar maaş bağlanmaktadır.

"Artık sabrın sınırındayız"

Bu bütçe geçmeden, emekli hakkı teslim edilmelidir. Sayın Cumhurbaşkanının sözü var. Birinci dereceye gelen tüm memurlara 3600 ek gösterge verilecekti. Ayrıca, yıllardır unutulan Yardımcı Hizmetler Sınıfı çalışanlarımızın Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmesi artık ertelenmemelidir. Bu düzenleme bütçeye yük değildir. Artık sabrın sınırındayız. Ekonomik yük memurun sırtında, adaletsizlik memurun cebindedir. 2026 bütçesi ya bu adaletsizliği düzeltecek ya da kamu çalışanlarının inancını sarsacaktır. Biz Türkiye Kamu-Sen olarak diyoruz ki: Adalet istiyoruz. Refah payı istiyoruz. Ek zam istiyoruz. 4688 değişsin, toplu sözleşme güçlensin. 3600 verilsin, emekli gülsün. Vergide adalet, maaşta refah sağlansın."

Kaynak: ANKA