Sporculuk hayatında 1 olimpiyat, 3 dünya ve 11 Avrupa şampiyonluğu elde eden Milli Güreşçi Taha Akgül, bu 3 kulvarda 15 altın, 2 gümüş ve 5 bronz olmak üzere 22 madalya kazanarak güreş kariyerini Paris Olimpiyat Oyunları sonrasında sonlandırdı.
14 yıldır birlikte olduğu hocasıyla pasta keserek kariyerini noktalayan milli güreşçi Akgül, özel açıklamalarda bulundu. Akgül, “Kariyerim boyunca birçok zorluklar atlattım. Bizim ülkemizde sporcu olmak gerçekten de çok zor. Özellikle eğer senin bir sorumluluğun varsa; milli takımına, arkadaşlarınla, bayrağına, eşine dostuna, akrabalarına ve mensup olduğumuz her yerde bizim sorumluluğumuz var. Biz sadece mindere çıkıp antrenman yapmıyoruz. Herkesin yükü omuzlarımızda herkesin derdi ile ilgilenen insanlarız. Bu anlamda çok büyük misyonumuz var. O yüzden bizim ülkemizdeki sporcuların gerçekten stresleri genelde ağır oluyor. Olimpiyatta da kaybedilen, garanti görülüp kaybedilen madalyaları bu strese bağlıyorum. Genç arkadaşlarımız bu stresi kaldıramıyor. Biz büyük şampiyonuz ve her türlü kaldırıyoruz bu stresi. Genç kardeşlerimiz orada bir afallama yaşıyorlar ve bunu yaşadılar. Çok dünya şampiyonumuz elendi. Olimpiyatın havasına çarpıldılar ama sen çok tecrübeliydik bunu atlattık” diye konuştu.
“ABİMLE GÜREŞEREK BAŞLADIĞIM KARİYERİM SON BULDU”
Son katıldığı Paris Olimpiyatları’nda altın madalya alamadığı için buruk bir veda yaşadığını dile getiren Akgül, “12 yaşında Sivas’ta evin ortasında abimle koltukları kenara çekerek başladığım güreş kariyerim son buldu. İnsanlar inanamıyorlar, ‘ya Taha gerçekten mi’ diyorlar. Böyle şeyler radikalce olur ve biraz da radikal olması gerekir. Bence radikal olmanın tadı da oradadır. ‘Taha bırakacaktı zaten, yapamıyordu’ dedirtmemek için bu karar çok önemliydi. Ben de onu dedirttirmedim. Şampiyonluğumun elimden alındığı bir yerde ben güneşi bıraktım. Paris’te, yarı finalde yapılan haksızlık beni çok üzdü. Altın madalyam elimden alındı ve ülkemizin kaderiyle oynandı. Olimpiyatlarda altın madalyamız yoktu. Ben altın madalya alsaydım ülkemiz 20 sıra birden yükselecekti. Maç bittiğinde ben ayakkabılarımı çözdüğüm andaki atmosfer anlatılamazdı. Böyle bir atmosfer gerçekten beklemiyordum. Tribünün dört tarafı da ayakta tam 15 dakika boyunca alkış hiç durmadı. Ben salondan çıkana kadar alkış hiç durmadı. Özellikle o andan sonra zaten ben çok duygusallaştım. Kariyerim, kazandığım madalyalar, başarılar ve sakatlıklar gözlerimin önüne geldi. Yıllar boyu yıpranmışlık, yaşadığımız sakatlıklar, zirvede bırakma arzusu, işte o müsabakalarda yaşadığımız gerilimler, ailevi durumumuz bütün bu etmenlerle birlikte bu kariyeri burada sonlandırmam gerektiğini işaret etti. Zirvede nokta koymama gerektiğini düşündürdü. Evlendim ve 3 senedir eşimle daha doğru düzgün 1 ay bir vakit geçirdiğimizi hatırlamıyorum. Bebeğimiz olacak, bizim için ayrı bir sorumluluk başlayacak. Burası da tam yeri diye düşündüm” ifadelerini kullandı.
“2016 RİO KARİYERİMİN ZİRVESİ- SAKATLIK KORKULU RÜYAM”
Güreş kariyerinde en mutlu anı, Rio 2016 Olimpiyat Oyunları’nda altın madalya aldığında yaşadığını söyleyen Akgül, “Tartışılmaz oradaki aldığım altın madalya benim kariyerimin zirvesiydi. Rabbime şükürler olsun ki o olimpiyatları es geçmemişim. 2012’de çok gençtim bu durumdan dolayı es geçmiştim, elendim. 2016’da olimpiyat şampiyonu oldum. Kariyerimi altın madalyasız da kapatabilirdim. Olimpiyat şöyle bir şey o gün değerlendireceksin eğer değerlendirmesen 4 sene sonra ne olacağı belli olmuyor. 2020 yılında pandemi oldu ve benim omuzum yerinden çıktı, köprücük kemiğim koptu ve çok büyük bir ameliyat geçirdim. Yani olimpiyata normalde yetişemiyordum. Pandemiden dolayı ertelenince yetiştim. Sakatlıklar kariyerimin korkulu rüyası oldu. Demek istediğim dünyada neyin ne olacağı belli olmuyor. O yüzden gelen fırsatları hemen değerlendirmek gerekiyor. Bu yüzden aslında olimpiyatın stresi daha fazla oluyor, 4 yılda bir olduğu için. En üzüldüğüm an yaşadığım sakatlıklar omuz sakatlığı omuzumda yaşadığım o problem beni çok sarsmıştı. Bunların yanında yenildiğim müsabakalar var. 2 tane dünya finali son saniyede ayağım kaydı ve yenildim. 2017 Paris’te ayakkabının azizliğinden, terinden dolayı ayağım kayarak Gürcü rakibime 10’a- 8 yenilmiştim, çok kahretmiştim. 3 yıldır yenilgisizdim. O beni biraz perişan etmişti en unutamadığı maç da o diyebilirim” şeklinde konuştu.
Ayrıca Akgül, hocası Abdullah Çakmar’ın görevden uzaklaştırıldığı dönemi, kariyerinde kendisini en fazla yalnız hissettiği dönem olarak aktardı.
“İSTESEM DEVAM EDEBİLİRDİM”
Bundan sonra kariyerinde gençlere hizmet etmek için çalışacağını aktaran Akgül, “Benden istenseydi, 2028 olimpiyatlarına kadar çok rahat bir şekilde yaparım. Başarılı da olurdum. Avrupa ve Dünya Şampiyonaları’nda ülkemi en iyi şekilde temsil ederim. Maddi ve manevi çok büyük kazançlar elde edebilirim. Ben artık bunların hiçbirini görmüyorum. Bunları elimin tersiyle ittim ve dedim ki ‘Taha artık burayı zirvede bırakacaksın’ Ben kimseye puan vermeden Paris Olimpiyatlarından döndüm. Bu da benim için ayrı bir gurur kaynağı oldu. Gürcü rakibim olimpiyat şampiyonu oldu. Gürcü rakibimi 4 ay önce çok rahat bir şekilde yendim. 13 müsabakamız var 10 galibiyetim, 3 mağlubiyetim var. Bu maçların 3’ünü de hemen hemen beraberlikten kaybettim. Çok büyük bir dominasyonum vardı rakibim üzerinde. Rakibim olimpiyat şampiyon oldu, resmen altın madalyamıza elimizden alındı. Bu da benim sınavımmış yaradan böyle takdir etti. ‘Taha artık bu sana yeter’ dedi. Biz de buna şükredeceğiz bundan sonra genç kardeşlerimiz için, onlara hizmet etme anlamında neresi olursa olsun makam, mevki bizim için hiç önemli değil. Zaten ben şu anda spor Bakanlığımız da spor müşaviriyim. Şu an bakanımızın emrindeyiz. O ne derse o ne görev verirse biz her zaman zaten gençliğimize hizmet etme adına buralardayız” dedi.
ÇAKMAR: HOCA OLMAK OLMAKTAN ZİYADE ONUN ABİSİ OLABİLMEK DAHA ÖNEMLİ
2010 yılından bu yana Taha Akgül ile birlikte çalıştıklarını hatırlatan Çakmar, “2010’dan 2024’e kadar 14 yıl tabi ilk önce kardeşlik bağı, hoşgörü, sevecenlik tabii bu bütünü sağlanırsa zaten sonra işte hocası sporcuyu abi kardeş ilişkisi abi kardeş ilişkisi bir dengeleme oluyor aranızda. Ben her zaman şunu söylüyorum bir sporcuya hoca olmaktan ziyade onun abisi olabilmek onun dostu olabilmek ona yaren olabilmek çok çok önemli. Bir sporcu sadece fizik olarak çalıştırmak yetmiyor bir de bunun mental boyutu var. Hepimizin geldiği aileler belli, hepimiz Anadolu’dan geldik. Bir bütün olarak elmayı kestiğimiz zaman biri bir tarafa düşüyor, diğeri diğer tarafa. Bu 2 parçayı birleştirmek gerekiyor. Kendisinin babası da güreşçi benim babam da güreşçi. Biz güreşçi bir ailenin çocuğuyuz. Güreşi biz bilmeyeceğiz, biz anlamayacağız da kim bilecek. Biz de ‘madem Taha’da bir gelecek, bir yetenek var. Küçük bir dokunuş yapmak gerekiyor’ dedik. İlk önce kalbine, ondan sonra neresine; ruhuna, sonra hoca olarak fiziğine dokunmak o en son kısımdı. Bunu başardığımıza inanıyorum ben çünkü gerçekten çok şampiyon gördük, çok hoca gördük ama baktığın zaman hep vefasızlıklar var. Ben kendisinden çok memnunum” ifadelerinde bulundu.
“BİZE TÜRK OLMANIN BEDELİNİ AĞIR ÖDETTİLER”
Olimpiyatların ardından Taha Akgül ile birlikte profesyonel antrenörlük kariyerini noktalayan Çakmar, çok hüzünlü bir veda yaşadıklarını ifade ederek, “Bütün ülkelerden orada bayraklar vardı. Japonya’dan, Hırvatistan’dan, Finlandiya’dan, İran’dan vardı. Hepsi Taha’ya sevgi ve saygı duydu, bu gurur bize yeter. Ben Paris’te röportajdan sonra ‘böyle bir hüzünlü veda olmamalıydı’ dedim. Biz oraya 4 yıl boyunca emek verdik. Taha altın alsaydı tarihe geçecektik. Türk güreşinde 2 altın, 1 bronz madalya alan başka bir sporcu daha yoktu ama burada hakemler bunu engellediler. Ben orada bir cümle kullandım; ‘bize Türk olmanın bedelini ağır ödettiler’ dedim. Orada Taha Akgül’ün, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, Güreş Federasyonu’nun, Spor Bakanlığı’nın veya Cumhurbaşkanlığının altın madalyası alınmadı. Türkiye Cumhuriyeti’mizin altın madalyası alındı. Tüm bunlara rağmen bugün, Avrupa’nın en iyi tesislerindeyiz. Bundan sonra yeni Tahalar ve Türk güreşini başarıdan başarıya koşturacak gençler yetiştireceğiz” dedi.