Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, Ankara’nın trafik sorununa ve bu soruna karşı atılan adımlara dair Anka Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu.

ABB’ye İnceleme Başlatıldı: CHP’li Emir’den Çok Sert Tepki! ABB’ye İnceleme Başlatıldı: CHP’li Emir’den Çok Sert Tepki!

Yılmaz, Başkent Ankara’nın tartışılan, zaman zaman da özellikle metro çalışmaları açısından İstanbul’la kıyaslandığı ulaşım sorunu konusunda, ''İçinde bulunduğumuz küresel ekonomik boyut ise ‘dar bütçeler zamanı’ olarak adlandırılıyor. Yani şehirlerde sorunlar büyüyor, ancak sorunları çözebilecek ekonomik kaynaklar daralıyor'' değerlendirmesini yaptı.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Ankara'da otomobil sayısının 1 milyon 870 bin civarında olduğunu ve yaklaşık her 3 kişiye bir otomobil düştüğünü söyleyen Yılmaz, ''Bu da otomobil açısından Ankara’nın, Türkiye ortalamasının iki katı üstünde olduğunu gösteriyor. Önümüzdeki tablo bu. Yani başkentin ve kabul ettiğimiz trafik sorununun temeli, gerçeği bu. Eğer bir evden anne, baba ve çocuğun sahip olduğu iki-üç araç her gün kent trafiğine çıkarsa ki öyle, böyle bir kentte hiçbir güç toplu taşımayı bir kültür haline getiremez. Çünkü trafik bir kültür konusudur. Yani toplu taşıma bir kentlilik kültürüdür ve gerçek kentli olmak gereğidir” dedi.

''Ulaşım sorunu miras kaldı’’

“Ankara’nın trafik sorunu maalesef miras olarak kaldı. Ve yerel yönetim değişikliklerinde ‘mirasın reddi’ olmuyor” diyen Halil İbrahim Yılmaz, “Önceki yönetimin bıraktığı borcu ödemek, bıraktığı sorunu önce çekmek sonra çözmek, en azından çözüm aramak zorundasınız. Gönül isterdi ki bir ‘Ulaşım Ana (Master) Planı’ miras olarak kalsın, ama kalmadı. Çünkü çeyrek asırda bunu da yapmadık. Çünkü Ankara’da maalesef yıllarca aklı değil rantı önceliğe koyduk, başkenti ranta kurban ettik. Hal böyle olunca ulaşım planına göre şehirleşme yerine, şehirleşmeye göre ulaşım götürmeyi zorladık” ifadelerini kullandı.

''Yaya öncelikli bir kent olmaktan çıkıp, araç öncelikli bir kent haline geldik’’

”Ankara’da trafik sorununu halen neden konuşuyoruz” diye soran Yılmaz, şunları dile getirdi:

“Öncelikle geçen yıl 6 Şubat’ta yaşadığımız büyük deprem felaketi sonrasında insanların güvenli limanı Ankara oldu. Başkent, yaklaşık bir milyon göç aldı. Bugün 6 milyona doğru giden bir nüfus, 400 bin üniversite öğrencisi var bu kentte. Konut ve trafik sorunu haliyle kaçınılmaz oluyor. Bu kentte trafik sorunu yapısal tedbirlerden ziyada toplu taşıma kültürünün gelişmesi, yoğunluğa göre mesai saatlerinin belirlenmesi gibi önceliklerle çözülebilir. Ankara’da, 1950’li yıllarda kaldırımlar daha genişti. Ancak biz araçlara öncelik verip, yayaları unuttuk. Kaldırımları diyete soktuk, ip gibi oldu. Haliyle yaya öncelikli bir kent olmaktan çıkıp, araç öncelikli bir kent haline geldik. Ankara’da kaldırımda yürümek bile maharet istiyor. Şimdi bu gibi yapısal sorunların bir anda çözülmesi imkansız. Kentliler bu tartışmaya girmeli ama yoldan çok kaldırım talep etmeli. Bunu yapan bir kent olmak zorundayız.

''Ben yaptım oldu’ şeklindeki imar planları Ankara’yı...’’

Ankara’da imarın ve rantın hızına yetişemeyen, ‘Ulaşım Ana (Master) Planı’ olmayan ulaşım ağı, karşımızda ulaşımsızlık dağı gibi duruyor. İlimden, bilimden uzak bir şekilde imara açılan bölgeler. Monoray, tramvay sistemine imkan vermeyen alt geçitler. Geriye sadece en büyük bütçeyi isteyen metro kalıyor. İstanbul’un avantajı, daha önce yapılan metro projelerinin olması. Ankara’da ise projesi yapılmış tek bir metro hattı yok. Mamak Metrosu için Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin gayretli bir çalışma içinde olduğunu görüyoruz. Mamak Metrosu ve akabinde birkaç metro hattı daha devreye girmiş bile olsa, ‘Ben yaptım oldu’ şeklindeki imar planları Ankara’yı ulaşım konusunda zora sokuyor. Çünkü 18 milyon nüfusa yetecek şekilde imar verilmiş durumda. 2025’te öngörülen Ankara nüfusu ise 8 milyon. Şimdi uzak yere müteahhit ev yapıyor, vatandaş da haliyle altyapı ve ulaşım istiyor.”

Kaynak: anka