Ankara

Mansur Yavaş'tan Melih Gökçek'e: "Usulsüz Oturduğun O Evden Çık Bakayım!

Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, eski Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e, "Usulsüz oturduğun o ev var ya, mahkeme kararıyla tespit edildi çık bakayım o evden. Evsiz kalmazsın, oğlan villa yapıyor. Bir katına seni oturtur. Ankara halkının malını geri ver. Bunları yapmadığın müddetçe, hesap verilmedikçe, televizyonların karşısına geçip ne bir başkasını suçla ne bir başkasına iftira at. Bunu Ankara halkı mutlaka değerlendirecektir. Bizim yargıdan çekinecek hiçbir şeyim

Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, "Bu ülkede Gökçek ve ailesinin tümü yargılanmadan, hapse girmeden ve bunların yaptıklarının hesabı sorulmadan asla adaletten bahsedilemez. Biz Ankara’yı bu kadar kirli yöneten bir şahıs varken, Ankara halkına 'Bizi seçin' derken Ankara’nın tertemiz, dürüst yönetilebileceğini ispat için göreve geldik. Çalmayacağız, çaldırmayacağız. Ben çalmadan çalışılacağımın ispatı peşindeyim ve bunu ispat edeceğim. Sonuna kadar ne yiyeceğim ne de yedireceğim. Hayatım boyunca çocuklarıma haram lokma yedirmedim ama hayatı boyunca çocuklarına helal lokma yedirmeyen kişilerin de laflarını boğazlarına tıkmak zorundayım" dedi.

Yavaş, ABB Başkanlığı tarafından 2021-2024 arasında düzenlenen konserlere yönelik harcamalarla kamu zararına sebep verdikleri iddiasıyla 13 kişinin gözaltına alınmasının ardından basın toplantısı düzenledi.

ABB Konferans Salonu'ndaki basın toplantısında CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer Şengel, CHP Ankara Milletvekilleri Aylin Yaman, Aliye Timisi Ersever ve Semra Dinçer ile ilçe başkanları ve birçok ABB bürokratı da hazır bulundu.

"Herkesin peşinen suçlu gösterilmesini asla kabul etmiyoruz"

Yavaş, basın toplantısında, ABB personelinin gözaltına alındığı soruşturma kapsamında, usule uygun olmayan bir inceleme üzerine hazırlanan bilirkişi raporuyla "kamu zararının" açıklandığını ifade etti. Savcılığa dilekçeler verildiğini bildiren Yavaş, "Bu işlerle hiç uğraşmamış birisinin burada bilirkişilik yapması mümkün değil" dedi.

Kamu zararı olup olmadığının değerlendirilmesi için Kültür Bakanlığınca düzenlenen Kültür Yolu Festivali’ndeki konserlerin sorulabileceğini anlatan Yavaş, şöyle konuştu:

"Ayrıca aynı alanda bir buçuk ay önce Tarkan konseri yapıldı, firmadan buradaki sahne kurulumu nedir, kaç paraya yapıldı bunları sorabilirsiniz. Bu işi yapan Türkiye’de 100 kadar firma var. Jennifer Lopez konseri yapıldı, Cumhuriyet Savcılığı yazı yazarak ‘Siz bunların sahne kurulumunu ne kadara yaptınız? Hangi özellikleri vardı?’ diye sorulsaydı bugün bunları konuşmuyor olacaktık. Bu rakamı neye göre çıkarttığını bilmiyoruz. Ben size örneklerle açıklayayım; 'Bu sahne 3-5 milyona kurulurdu' diyorlar. Sahneyi görüyorsunuz, bunların her biri ayrı bir bedel. Dışarıdaki ekranlar, içerdeki tek tek takılan projektörler, bunlar otomatik robot.

Bu, Cumhuriyet Bayramı için yapılmış. 'Türkiye’nin en büyük sahnesi, bu yakışır' denmiş. Daha ucuz olabilir miydi? Evet olabilirdi. O konudaki eleştirileri ben kabul ediyorum. Ama siz şimdi sanki bunu 3-4 milyon liraya yapar gibi... Mesela bize verilen hak edişde 146 kişi çalışmış. 146 kişi yaklaşık 15-20 gün çalışmış yevmiye usulü. Çok özellikli elemanlar var, günlük 20 bin lira alanlar da var, 100 bin lira alanlar da var. Bunların tamamı uzmanlık istiyor. Bunların konaklamaları var, geliş gidişleri var. Bu ekipmanların tamamı 20 tırla gelmiş. Biz adalet istiyoruz. Adalet nasıl tesis edilir? Benzer kuruluşlardan bunların rakamlarını alırsınız, yapılan işlerin dosyasından hangi işler yapılmış bunları alırsınız, bu işi yapan firmalara da bunu sorduğunuz zaman eğer ABB daha pahalı yapmışsa onu yapanlar cezasını çeker. Asla arkasında durmayız. Ancak aynı rakamlar ise kusura bakmayın, lekelenmeme hakkı var. Şimdiden herkesin peşinen suçlu gösterilmesini asla kabul etmiyoruz. Onun için adalet istiyoruz. Diyoruz ki 'Güzelce inceleyin, bilirkişilere verin. Bilirkişilere verdikten sonra da bunları inceleyin, suçlusu varsa cezasını çeksin'. Bu kadar basit.

"Pahalı yapmışlarsa cezasını çekerler, eğer pahalı yapmamışlarsa da aklanırlar"

Konserle ilgili benim savunacak hiçbir şeyim yok. Pahalı yapmışlarsa cezasını çekerler, eğer pahalı yapmamışlarsa da aklanırlar. Ama şunu elbet eleştiriyorum. Sabaha karşı evlerinden apar topar alındılar. Kaç yıldır bunlar ABB’de çalışıyorlar. Bir tanesi hariç tamamı bizden önceki dönemin personeli. Kaç yıldır çalışıyorlar. İfadeye çağırdınız da gelmediler mi? Emniyete çağırdınız da gelmediler mi? Artık bu usulün Türkiye’de ortadan kalkması lazım. Belediye başkanlarımıza da aynı muamele yapıldı. Çağırıp rahat şekilde ifadesini alabileceğiniz insanların apar topar gözaltına alınmasının hukukta yeri yoktur. Çünkü lekelenmeme hakkı vardır. İnsanları ifadeye çağıracaksınız, delilleri ortaya koyacaksınız, yargılayacaksınız, varsa cezası çekecek. Bunun böyle yürümesi lazım.

Ancak bu olayla ilgili daha vahim olaylar var. Bu olayda, yani sabah gözaltılar başlamadan evvel, gece Ankara’nın en büyük trolü, zaman zaman televizyona çıkıp sorsanız 'Türkiye’nin Ankara’nın en büyük hırsızı kim?' diye sorduğunuz zaman ‘Ben çıkarım’ diyen bir şahıs var. O tweet attı ve ‘Sabaha karşı operasyon var’ dedi. Şimdi de tepkiyi görünce ’Ben onu kastetmedim’ diyor. Ben, bu ülkede Gökçek ve ailesinin tümü yargılanmadan, hapse girmeden ve bunların yaptıklarının hesabı sorulmadan asla adaletten bahsedilemez.

"Doğru duvar yıkılmaz"

Sadece Gökçek değil, Akit gazetesinin manşeti var bugün, ‘Dezenformasyon Merkezi’nden yayımlanan soru-cevap şeklinde bizi hiç ilgilendirmeyen, yani adam işini yapmışsa parasını almış, nerelere para verdiğini bizim bilmemiz, mümkün olmayan şekilde adliyelerden elde ettikleri bilgileri AK Parti Genel Merkezi ile birlikte Dezenformasyon Merkezi her yere dağıtıp beni itibarsızlaştırmak istiyor. Oysa ben bu dosyada yokum ama demek istiyorlar ki ‘Mutlaka bir şey bulun, bir şekilde yargılanın yolunu açın.’

Ama şunu söyleyeyim, doğru duvar yıkılmaz. Ben 1999’dan beri kamu görevi yapıyorum. Dört defa da ABB adayı oldum. Takdir edersiniz ki iktidarın önünde benim bütün bilgilerim mevcut, değil mi? Benimle ilgili en ufak bir şey bulabilselerdi şimdiye kadar elinden geleni yapmazlar mıydı? Beypazarı Belediye Başkanlığı yaptım, bir tane soruşturma geçirmedim. Dolayısıyla biz Ankara’yı bu kadar kirli yöneten bir şahıs varken, Ankara halkına 'Bizi seçin' derken Ankara’nın tertemiz dürüst yönetilebileceğini ispat için göreve geldik. Çalmayacağız, çaldırmayacağız.

"Ben çalmadan çalışılacağını ispat edeceğim"

Ben çalmadan çalışılacağının ispatının peşindeyim ve bunu edeceğim. Sonuna kadar ne yiyeceğim ne de yedireceğim. Hayatım boyunca çocuklarıma haram lokma yedirmedim ama hayatı boyunca çocuklarına helal lokma yedirmeyen kişilerin de laflarını kusura bakmayın boğazlarına tıkmak zorundayım.

Herkesin adil yargılanması gerekir. Şimdi ikide bir konuları gündeme getiriyorlar, diyorlar ki 'Paraları konserlere vermişler'. Konser yapmayan yer var mı? Bunların bir kısmının derdi bizim Cumhuriyet’in temel değerleriyle, milli günlerimizle. Bizim yaptığımız konserler 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim. Özellikle milli günlerimizi çok kuvvetli bir şekilde kutlamak istiyoruz. Kutladığımız alan da Ankaramızın, Başkentimizin kurulduğu alanlar. O alanlarda Mustafa Kemal Atatürk bizzat gezerek Gençlik Parkı’nın yapılışına nezaret etmişti, Atatürk Orman Çiftliği gibi bir yeri bataklıktan çıkarıp bir tarım merkezi haline getirmiş. Her konserde bunları mutlaka yeni yetişen gençlere anlatmak suretiyle Cumhuriyet hafızamızın gelecek nesillere kuvvetli şekilde aktarılmasını istiyoruz. Dolayısıyla harcadığımız bütçeye lütfen bir bakın. Altı buçuk yılda harcadığımız para bütçemizin binde dördü. Yasa bu tür etkinlikleri yapmamız için bize görev veriyor ve biz milli günlerimizi hep birlikte yan yana gelerek, aynı duyguları paylaştığımız Türk insanıyla kutlamaya devam edeceğiz. Bunu da peşinen bildiriyorum.

"Onları aklamak için rapor düzenleyenle bizim personelimizi suçlamak için rapor düzenleyen aynı şahıs"

Benim hakkımda da altı buçuk yıldır sürekli şikayet yaparlar. Zaten mülkiye müfettişleri de boş geçmiyor. Yaklaşık 100’ün üzerinde, yani 109 şikayet yapıldı. Bunların hepsi tahkik edildi, 100 küsür tanesi zaten şu anda bir suç unsuru yok diye kapatıldı. Elbette kapatılacak, biz buraya suç işlemeyeceğiz diye geldik. Kendimize sonuna kadar güveniyoruz. İstedikleri kadar şikayet etsinler. Peki biz böyle yaparken eski döneme ait, yani yolsuzlukları arşa kadar çıkmış, dünyanın her yanından bilinen bu aileler ile ilgili neler yaptık.

Gökçek dönemi dosyalarından ihaleye fesat, kamu zararı iddiasıyla 100’e yakın şikayetimiz oldu. 'Bir konsere 40 milyon lira verilir mi' deniliyor. Bir festival için gong çaldı diye Avrupa’dan getirdikleri mankene 41 milyon verdiler. Gong çaldı ve gitti, düşünün. 100’e yakın suç duyurusunda bulunduk. 55 dosyada bilirkişi raporu alınarak takipsizlik kararı verildi, 11 tanesinde bilirkişi raporu alınmadan takipsizlik kararı verildi, 11 tanesinde ise iddianame düzenlenmiştir. Halbuki biz bunları savcılığa aktarırken içi boş şikayetler yapmadık. Hem teftiş kurulumuz hem de bilirkişiler vasıtasıyla tek tek dosyaları inceleyip o şekilde gönderdik. Afaki şikayetlerimiz hiç olmadı. Eşitlik derken şunu kastediyorum. Bu 11 dosyada yargılama devam ediyor ama bu bürokratların hiçbiri gece evden alınmadı, adli yaptırım yapılmadı. Yargılanıyorlar. Evet, doğrusu budur. Yargılanacak, yargılandıktan sonra mahkeme cezayı kesinleştirdikten sonra biz o insanlara suçlu diyebileceğiz. Ayrıca bunlardan iki tanesi Melih Gökçek’in tarafı olduğu dosyalar. Bazılarında tam 6 yıldır hiçbir işlem yapılmadı. Peki bu niye böyle oldu? Türkiye’nin her bir köşesinden şikayetler var, değil mi? Ankara’da tam 4 bin tane bilirkişi var listede. Fakat her nasılsa bizim bütün yaptığımız şikayetler hep aynı bilirkişiye gitti. İşin garip tarafı, en son kamu zararı çıkaran bilirkişi de bunlardan bir tanesi. Yani onları aklamak için rapor düzenleyenle bizim personelimizi suçlamak için rapor düzenleyen aynı şahıs. Bunu da Ankara halkının takdirine bırakıyorum.

"Belediyenin oldukça büyük bir gelirini ANFA’ya, ANFA üzerinden de Osmanlıspor’a vermiş"

Mesela meşhur hafriyat dosyası var. Hani oğlanı boş geziyor ya, oğlana bir iş vermesi lazım, futbol takımı verip onunla oyalanması lazım. Çünkü hiçbir iş yapmıyor. Babası bir tane ona futbol takımı almış. Buna para lazım. Bazı şirketlerden ihale vermek suretiyle bir de hafriyat gelirini, belediyenin oldukça büyük bir gelirini ANFA’ya, ANFA üzerinden de Osmanlıspor’a vermiş. Çok şikayet oldu bu konuda ve Sayın Mustafa Tuna gelir gelmez bunu sonlandırdı ve ne kadar gelir kaybı olduğunu gösterdi. Biz gelir gelmez kamu zararı var diye hafriyat dosyasını şikayet ettik. Takipsizlik kararı çıktı bu dosyada. Niye biliyor musunuz? Gökçek’in orada imzası yokmuş. Ancak belgesi var, olur belgesi. Hadi bilirkişi görmedi bunu, savcı da mı görmedi? Takipsizlik verildi. Devam ediyorum, buradaki zararı tespit etmenin imkanı yok. Bizim ilk aydaki ciromuz 1 milyar 182 milyon. Oğlanın futbol hevesine gitti bu paralar. Bunun hesabı sorulmamalı mı arkadaşlar? Bu kamu zararı değil mi? Kamu zararı kaç para olursa bunları gözaltına alıp tutuklarsınız? Başka bir soruşturma, Ankapark hukuki süreci. Ankapark'ı da şikayet ettik. Savcılık önce soruşturma izni istedi, Süleyman Soylu soruşturma izni vermedi ‘Zarar yok’ diye. Bunun üzerine biz Danıştay 1. Dairesine itiraz ettik. Danıştay itirazımıza ‘Bu dosyadaki bütün iddiaların tek tek incelenmesi lazım. İnceledikten sonra hangisi 4483 sayılı kanuna giriyor, Gökçek’i ilgilendiriyor, kaç tanesinde ihaleye fesat var, bunları tek tek inceleyin diye geri gönderdi. Mahkeme de maalesef bir önceki mahkeme bunları yapmadı ve iki tane dosyayı öylesine inceleyerek, halbuki 52 dosya var, takipsizlik kararını verdi ve geçti. Biz, sulh cezaya itiraz ettik, onlar da reddetti. Yapabileceğimiz tek şey var, o da kanun yoluna bozma talebi. Kanun yoluna bozma talebine gittik, dosyamız 2024’ten beri hala adliyede bekliyor. ABB kapsamında yine 52 ayrı suç unsuru bulundu.

"Bize adaletten bahsetmeyin. Gökçek ailesi tümüyle hapse girmeden bu ülkede adaletten bahsedemezsiniz"

Teleferik dosyasına geçelim. Hayvanat bahçesi yapacağımız yere bir teleferik öngörmüşler. İhaleyi AK Parti İl Başkan Yardımcısı’na vermişler. AK Parti İl Başkan Yardımcısı, o anda görevde. İşe başlıyor ve ondan sonra bu ihale yapılırken 240 günde bitecek dedikleri ihaleyi uzat, uzat; yasa dışı bin 540 gün daha uzatmışlar. Yapamamış, terk edip gitmiş orayı. Daha sonra biz bunu incelettik. Ne olsa iyi? Bu projeyi hazırlayan adam o şirketin elemanı çıktı. O şirketin elemanı gelmiş Kent Estetiği Dairesi’ne projeyi vermiş, başkanına onaylatmış. Bunun tespitini biz yapmadık. Bunun tespitin Sayıştay ya da bilirkişiler yaptı ve ihaleye fesattan gönderdi. Altı yıl oldu, hiçbir işlem yok. Bir gün ifadeye çağrılmadı. Niye çağrılmıyor, siyasi kişiliği mi önde, bunların yargılanmadan muaf halleri mi var? Zarar 2 milyar küsür. Niye bunları yaka paça götürmüyorsunuz? sorguya almıyorsunuz? Niye bunun elemanını da ihaleye fesatın kapsamı içine sokmuyorsunuz? Bize adaletten bahsetmeyin. Gökçek ailesi tümüyle hapse girmeden bu ülkede adaletten bahsedemezsiniz. Bu basın toplantısı yoluyla biran evvel yürütülmesini talep ediyoruz. Çünkü zaman aşımına uğrayacak, az kaldı. Yine Seğmen Su diye şirketi var belediyenin. Buradaki zarar da yaklaşık 300 milyon lira. Veya 6 farklı yeri satın almış, şirketin yöneticileri Hüseyin Gülerce’nin kardeşi İbrahim Gülerce, kamuoyunda bilinen isimler; Adil Öksüz’ün akrabası Ömer Öksüz. Biz 2019 yılında bu konu hakkında suç duyurusunda bulunduk. 16 kez savcı değişti, hiçbir işlem yapılmadı. Dosya zaman aşımına uğruyor. Yaka paça derken ironi yapıyorum, yeter ki ifadelerini alsınlar, delilleri değerlendirsinler, gereğini yapsınlar. Yargılansınlar, Amacımız herkes adil bir şekilde yargılansın."

Yavaş, ABB Başkanlığı tarafından 2021-2024 arasında düzenlenen konserlere yönelik harcamalarla kamu zararına sebep verildiği iddialı soruşturma kapsamında aralarında belediye görevlilerinin de olduğu 13 kişinin gözaltına alınmasının ardından basın toplantısı düzenledi.

Yavaş, ABB Konferans Salonu'nda düzenlenen toplantıda şöyle konuştu:

"İrem Asma Bahçeleri denen yer, asla imara açılamaz bir yerde FETÖ'cüler var, meşhur savcı ve polisler. Yedi defa imar değişikliği yapıyorlar. İlla bunlara rant vermek için yapıyorlar. Biz geldik bunu şikayet ettik. Savcı hiçbir şey yapmadı. Bir, iki yıl beklettim ama dosya zaman aşımına uğradı. Peki bunu zaman aşımına uğratana, hiçbir şey sorulmayacak mı? Kaldı ki şöyle bir şey var, Ankara'da FETÖ soruşturmasına kimi çağırırlarsa çağırsınlar belli soruları var. Soruların bir tanesi şu: FETÖ'nün gelir kaynakları nedir? Herkes diyor ki 'Uygun bir arsa bulunur. Ankara Büyükşehir'de imardan geçirilir ve elde edilen para örgüte aktarılır.' Bu ifadelere rağmen bir gün Melik Gökçek ifadeye çağrılmadı. Bu ifadeleri yok saydılar. İşte bir tanesi de bu ve zaman aşımına uğradı.

"Bir gün adalet tesis edecek, herkes işlediği suçun cezasını sonuna kadar çekecek"

Melih Gökçek ile ilgili söyleyeceğim bir şey daha var. 15 Temmuz 2016'yı, kanlı darbe girişimini hatırlıyoruz, değil mi? Bu insanın FETÖ'cülerle ilişkisini zaten kamuoyuna çıkıyoruz, çeşitli defalar 'Ben bunlarla çok haşır neşir oldum' diyor. Zaten Meclis üyeleri veya personelin birçoğu şu anda kaçak. Yani genel sekreteri kaçak. FETÖ'den dolayı kaçak. Şikayet ediliyor ve yanlış hatırlamıyorsam Ağustos 20'sinde FETÖ'den hakkında tahkikat başlıyor. Ama ona hiçbir şey yapmıyorlar. Herhangi bir bankada parası olan vesaire bir şekilde çocuğunu okula göndermiş herkes yargılanırken buna 2016'dan itibaren hiçbir şey yapmıyorlar. Ama şu gerçek ortaya çıkıyor: Demek ki görevden alınma sebebi. Çünkü aynı günlerde, 1-1,5 ay sonra Sayın Cumhurbaşkanı kendisinden görevi bırakmasını istedi. Nazlandı, nazlandı aralık ayında da bırakmak durumunda kaldı. Kendi benim hakkımda şikayette bulundu. 2018'de benimle ilgili araştırmalar yapıyor. Benimle ilgili araştırmalarda sadece benim değil, etrafımda onlarca kişinin geçmişe yönelik 10 yıllık telefon tablet soruşturmaları yapılıyor. Hiçbir şey bulunmuyor. Ama ilginç tarafı şu: Gökçek'in hiçbir tarafı ya da HTS kaydı sorgulanmıyor bu dosyada. Çünkü çıktı televizyona, 'Beni cinler kandırdı' dedi. Ben akıl vereyim. Yani zaman zaman gidip yargılananlar 'Beni cinler kandırdı. Beni birileri kandırdı' deyince demek ki yargılanmıyor. 'Cinler kandırdı' deyip kurtulmaya kalkıyor. FETÖ'den de Gökçek ve ailesi yargılanmadan bu ülkede adaletten bahsedemezsiniz. Neden derseniz? Belli kriterler var değil mi? Oğlan Osman 2010'lu yıllarda mütevelli heyetinde Ankara'nın. Eşi hanımefendi okul yaptırmış. Osman Samanyolu Koleji'nden mezun. Bu kriterler zaten yargılanması için yetmiyor mu? Aktardığı kaynak ayrı bir şey. Milat kabul edilen tarihten sonra da verdiği imar rantları var FETÖ'ye. Ancak maalesef bunlarla ilgili tamamında takipsizlik kararı verildi. Bu ailenin soruşturmadan muaf olduğunu anlamış bulunuyoruz. Ama inşallah bir gün adalet tesis edecek, herkes işlediği suçun cezasını sonuna kadar çekecek.

"Bu haram parayla, devletin parasıyla o umreyi nasıl içinize sindirdiniz?"

Bir diğeri Cidde Fuarı, Ankapark'ı tanıtacağız diye Cidde'lere yön tutmuşlar. Bayağı da para vermişler. Fakat işin garip tarafı 'Biz oraya Ankapark'ı tanıtmaya gidiyoruz' derken eşlerini de güzelce almışlar, gidiş Cidde, Medine'den de gelmişler. Zaten üç gün. Siz fuarı mı tanıttınız umre mi yaptınız? Güzelce belediyenin parasıyla Umre'yi yapmışlar. Yine aynı bilirkişiler.

Bunlar belediye görevlileri, Meclis üyeleri. Oradan da görüntüler paylaşmışlar. Zararın azı çoğu olmaz da bu haram parayla, devletin parasıyla o umreyi nasıl içinize sindirdiniz?

"Bu işe el atanlarla beraber bunun hesabının sorulduğu günleri de mutlaka göreceğiz"

Büyük yolsuzluklardan bir tanesine gedik. Belbeton AŞ özelleştirilmesi. Bunu incelettik. Meğer 2012'de öyle özelleştirme yapıldığı sıralarda birisi şikayet etmiş. Herhalde şikayetini dayandırmamış ve takipsizlik kararı verilmiş. Biz geldik, güzelce dosyayı inceledik. Çünkü çok duyumumuz vardı. Dediler ki 'Makinaları sıfırlayıp da özelleştirdiler'. Özelleştirme rakamı tespit edilirken bir yılda 150 milyon liralık ancak iş yapabilir diye bildirilmiş. Ve şirketin değerini koymuş 11 milyon dolar. Fakat ondan sonra 7 milyon dolar sermaya artışı yapıp şirketin kapısına koymuşlar. Yani şirketin değeri normalde 11 milyon dolardan sonra 18 milyon dolar olması lazım. Genç inşaat almış bunu, bunun Osman Gökçek'le yakınlığını biliyorsunuz değil mi? Bir profesörden de rapor aldık. Şirketi değerlendirdik. 'Şirketin değeri ne kadardır?' dedik. 'O tarih itibariyle 29 milyon dolardır bu şirketin değeri' dendi. Dolayısıyla 11 milyon dolardan üstü tamamen kamu zararı ve bu kamu zararı 1,2 milyar liradır. Peki ne zaman bunu yakalayıp, bu kamu zararının hesabını soracaksınız? Sormayı düşünüyor musunuz? Bunun da hesabının bu işe el atanlarla beraber inşallah sorulduğu günleri de mutlaka göreceğiz."

"Allah'tan korkan birisi kendi hizmetinde kullandığı birisine belediyenin parasını ödettirir mi?"

Yavaş, helikopter kiralama dosyası, 15 milyon liralık karaçam fidanı, mobilya alımı dosyası gibi konulara da değinerek şöyle devam etti:

"Bunlarla ilgili suç işlemek için çete kurmak hakkında dilekçeyi hazırlıyoruz. Çünkü kendisi bunları finanse etmediği için bu işleri yapmış. Görevden alacağını anlayınca görevden alındığı tarihler neredeyse bir ay önce gitti, eve alınacak mobilyaları belediyeye aldırdı. Takipsizlik verdiler. Belediye bu mobilyaları niye alsın? Hanımefendi özel kalem müdürünü arıyor ve 'Sehpa yanlış gelmiş' diyor. Takipsizlik verdiler. Neredeyse bizim teftiş kurulunu soruşturmaya kalkıyorlardı. Şimdi siz alışmışsınız belediyenin mallarını kendi malınız gibi kullanmaya. Belediyenin lojmanında oturursunuz, belediyenin arabalarını kullanırsınız. Görevden ayrıldığınız halde jipleri vermezsiniz. Zorla aldık. Yani belediyenin her şeyini kendi ailenin malları gibi kullanmışlar. Hanımefendiye tahsis edilen evleri hiç saymıyorum. Kendileriyle belediyeyi özdeşleşmişler. Şimdi birisini suçlarken insanlar utanma duygusu olur. Fakat ben gerçekten merak ediyorum. Bunlar utanamıyor. Utanamamak nasıl bir duygudur? Evinize Gürcistanlı masözü belediyeden maaşını vererek çalıştırıyorsunuz. Bunu bir Allah'ın kulu, kamu malından korkan, Allah'tan korkan birisi kendi hizmetinde kullandığı birisine belediyenin parasını ödettirir mi?

"Ankara halkının malına sahip çıkmaya devam edeceğiz"

2019 yılında Ankara halkı öyle bir karar verdi ki, bunların böyle Ankara'nın malına, kamu alanına çöktüğünü görüp gördükleriyle, duyduklarıyla Ankara halkının imar vurgunlarıyla paraları nasıl çarçur olduğunu görüp, işte biz göreve 'Siz yapmayın' diye getirdi. Biz yapmayacağız. Yapandan hesabını soracağız. En yakın arkadaşım, kardeşim olsa yolsuzluk yapanların hesabını soracağım. Bu kadar parayı ne yapacaklar? İleriyi hesap etmişler. 'Yarın oğlana bir ev lazım, villa lazım. Onu şimdiden ayarlayalım' demişler. Arsayı o şirketlerden biri almış. Ankapark'ı yapan şirketlerden biri de inşaatını üstlenmiş. 600-650 milyonluk villa yapıyor. Ve diyor ki 'Yok 400'e veririm.' Hayatınızca hangi işi yaptınız? Kaç sigortalı çalıştırdınız? Ne kadar vergi verdiniz? Yani bu kaynağı nerede bulundunuz? Nereden buldunuz sorusu sorulamıyor ama ben dahil bütün siyasetçiler nereden bulduğunu açıklamak zorundadır. Açıklayın gelir kaynaklarınızı. Niye saklıyorsun? Ama babadan alışkanlık var. 'Ben hesabımı Allah'a veririm' deyip geçer. Öyle yok. Türk yargısına vereceksiniz bunun hesabını. Fitil fitil burnunuzdan gelecek. Ankara halkının malına bizler sahip çıkmaya devam edeceğiz.

"Gökçek, usulsüz oturduğun o ev var ya mahkeme kararıyla tespit edildi çık bakayım o evden"

Son olarak şunu diyeceğim Gökçek, usulsüz oturduğun o ev var ya, mahkeme kararıyla tespit edildi, çık bakayım o evden. Evsiz kalmazsın, oğlan villa yapıyor. Bir katına seni oturtur. Geri ver Ankara halkının malını. Bunları yapmadığın müddetçe, hesap verilmedikçe televizyonların karşısına geçip ne bir başkasını suçla, ne bir başkasına iftira at. Bunu Ankara halkı mutlaka değerlendirecektir. Bizim yargıdan çekinecek hiçbir şeyimiz yok.

Tek isteğimiz bugünkü konser soruşturması adı altında içine siyaset katılan soruşturmanın adil bir şekilde yapılması, emsallerinin getirilmesi, varsa cezalarını çekmesi ama adaletin anayasa gereği herkese eşit uygulanması ve bu 100 milyarı aşkın kamu zararını da yapanların yakasına yapışılmasını istiyoruz."