29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü kapsamında Ankara’daki Türk-Japon Vakfı’nda anma etkinliği düzenlendi.
Etkinliğe, Filistin'in Ankara Büyükelçisi Nasri Abu Jaish, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Filistin'in Ankara Büyükelçisi Nasri Abu Jaish, Arap Birliği ve Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilciliklerinden yetkililer ile çok sayıda yabancı misyon temsilcisi katıldı.
Hayatını kaybedenlerin anmak için saygı duruşuyla başlayan etkinlikte Filistin ve Türkiye'nin milli marşları okundu. Ardından İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarıyla ilgili bir video gösterimi yapıldı. Etkinlikte son yıllarda Filistin Devleti'ni tanıyan ülkelerin bayrakları da dikkat çekti.
“Filistin’de kaybolmuş adaletin yeniden tesisi için dayanışmanıza güveniyoruz”
Filistin'in Ankara Büyükelçisi Jaish, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 1977 yılında 29 Kasım’ı Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü olarak bugün hala işgal altında yaşayan bir halkın varlığını dünyaya hatırlatmak için ilan ettiğini belirtti. Filistin ile dayanışmanın sadece manevi bir destek değil, Filistin davasının meşruiyetinin kabulü ve bu davanın çözümünün yalnızca Orta Doğu’nun değil tüm dünyanın güvenliği ve barışı için zorunlu olduğunun ilanı olduğuna işaret eden Jaish, “Dayanışmanın zulmün duvarlarını yıkan güç olduğunu öğrendik. Biz, 77 yılı aşkın bir süredir Filistin’de kaybolmuş adaletin yeniden tesisi için her zaman sizin dayanışmanıza güveniyoruz; insani değerleri, uluslararası meşruiyeti ve hak sahiplerine hakkın teslim edilmesini yeniden canlandırmak için” ifadelerini kullandı.
“Gazze bugün su, ilaç ve elektrikten mahrum bırakılmakta”
Jaish, bu yılki Dayanışma Günü’nün Filistin’in varoluşuna ilişkin ciddi ve trajik meydan okumalarla karşı karşıya kaldığı bir döneme denk geldiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Bu meydan okumalar, işgalci İsrail tarafından bize dayatılmış olup insani değerlere açık bir saldırıdır. Gazze Şeridi’nde iki yılı aşkın süredir yaşananlar, kapsamlı bir soykırım, etnik temizlik ve kelimelerle tarif edilemeyecek sayıda şehit ve yaralı… Bunun yanında kayıp insanlar, çadırlarda yaşayanlar, açık havada barınan yüz binlerce masum… İşgalci ordu, Gazze’nin altyapısını tamamen yok etmiştir: hastaneler, okullar, üniversiteler, ibadethaneler… Gazze bugün su, ilaç ve elektrikten mahrum bırakılmaktadır. Bu durum tüm insani ve hukuki normlara açıkça aykırıdır.
Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki durum da daha az tehlikeli değildir. İşgal ordusunun desteklediği yerleşimci şiddeti, Filistinlileri topraklarından söküp atmayı ve onları zorla göç ettirmeyi amaçlayan çılgınca bir seviyeye ulaşmıştır. Yerleşim faaliyetlerinin hızı BM kararlarına ve uluslararası hukuka meydan okurcasına artmaktadır. Biz özgürlüğümüzün bedelini her gün ödüyoruz. Aziz şehitlerimizin fedakârlıkları, işgal zindanlarındaki kahraman esirlerimizin direnişi; bütün bunlar var olma irademizi besleyen güçtür. Ne kadar ağır olursa olsun bu topraklarda direnişe ve sabra alışığız. Bu, Filistin’in geleceğine karşı ilan edilmiş bir savaştır. Biz bu dünyada kaybolmuş adaleti arıyoruz, özgürlük, istikrar ve barış arıyoruz. Ne kendi çocuklarımızın ne de komşularımızın çocuklarının ölmesini istiyoruz. Uluslararası toplumun, Amerika’nın ve Güvenlik Konseyi’nin ahlaki ve hukuki sorumluluğu vardır. Bu saldırganlığı ve işgali derhal ve koşulsuz olarak durdurmak zorundadırlar.”
“Türkiye’nin adalet çağrısı Filistin halkına bu kritik dönemde güç veren bir ses”
Büyükelçi Jaish, “Bizim bugündeki mesajımız, bağımsız Filistin topraklarında özgürce yaşama umuduyla direniş, barış ve yaşam mesajıdır. Biz özgür bir yaşamı hak eden bir halkız ve egemen, bağımsız devletimizde, başkenti Doğu Kudüs olan adil bir barış için elimizi uzatıyoruz” dedi. Bu zor dönemde gerçek dayanışmanın değerinin Filistin davasını hiç terk etmeyen kardeş ve dost ülkelerin tutumlarında daha belirginleştiğini vurgulayan Jaish, şunları kaydetti:
“Filistin halkının haklarını destekleyen tutumlarından dolayı tüm kardeş ve dost ülkelere şükranlarımı sunuyorum. Kardeş Türkiye Cumhuriyeti’ne, liderliğine ve halkına en derin teşekkürlerimizi iletiyorum. Gazze’ye yönelik saldırılar karşısında Türkiye’nin ilkeli ve kararlı duruşunu, insani yardımları ve uluslararası alanda gösterdiği siyasi baskıyı takdirle karşılıyoruz. Türkiye’nin adalet çağrısı güçlü, duyulan ve Filistin halkına bu kritik dönemde güç veren bir sestir.
“Filistin’i tanıyan devletlerin sayısı 160’a ulaştı”
1988 yılındaki ilanından bu yana Filistin Devleti'ni tanıyan tüm ülkelere de derin teşekkürlerimizi sunuyoruz. Özellikle 2024 ve 2025 yıllarında Gazze’ye yönelik saldırılar sırasında Filistin Devleti’ni tanıma yönünde cesur kararlar alan ülkeleri saygıyla anmak zorundayım. Bu, bizim için bir ahlaki görevdir. Bu devletlerin bayraklarını burada onurla sergiliyoruz: İspanya, Slovenya, Ermenistan, Malta, Norveç, İrlanda, Portekiz, Fransa, Birleşik Krallık, Belçika, Lüksemburg, Kanada, Avustralya, Monako, Jamaika, Meksika, Andorra, Barbados. Böylece Filistin’i tanıyan devletlerin sayısı 160’a ulaşmıştır.
Kardeş ve dost ülkelerin her adımı, işgalciye artık hak inkarı döneminin sona erdiğini açıkça göstermektedir. Bu nedenle, dünyanın geri kalanını da bu yolu izlemeye ve adalete dayalı barış ihtimalini güçlendirmeye çağırıyoruz. Filistin için adalet talep eden ve soykırımın durdurulmasını, İsrail’in hesap vermesini isteyen milyonlarca özgür insanı da selamlıyor, saygıyla anıyoruz.”
“Filistin Kurtuluş Örgütü halkımızın tek ve meşru temsilcisi”
Jaish, “Geleceğe dair vizyonumuz şudur: Uluslararası meşruiyete dayalı adil barış hem bölgesel hem de küresel bir gerekliliktir” dedi. Jaish, Bunun tek yolunun işgalin tamamen sona erdirilmesi, uluslararası kararların uygulanması ve bağımsız Filistin Devleti'nin somut şekilde hayata geçirilmesi olduğunu belirtti. Bu doğrultuda uluslararası toplumu dayanışmasını somut mekanizmalara dönüştürmeye davet ettiklerini belirten Jaish, bunların başlıcalarını şöyle sıraladı:
“-Yaralı Gazze Şeridi’ne sınırsız ve yeterli miktarda insani yardım girişinin sağlanması.
-Gazze ve Batı Şeria’nın yeniden inşasına başlanması ve İsrail’in verdiği tüm zararlardan sorumlu tutulması.
-1967’de işgal edilen topraklarımızdan İsrail işgalinin sona erdirilmesi için etkili, garantili uluslararası bir mekanizmanın kurulması.
-Kudüs ve kutsalların korunması; Kudüs’ün tarihi ve hukuki statüsünün korunması, İslami ve Hristiyani kutsal mekanların tüm Yahudileştirme ve zaman–mekan bölme girişimlerinin durdurulması.
-Filistin liderliğine ve devlet kurumlarına destek. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün halkımızın tek ve meşru temsilcisi olduğunu yineliyor, kurumlarımızı yeniden inşa ve reform çabalarında Devlet Başkanımızın planına uluslararası destek çağrısında bulunuyoruz.
-Uluslararası hukuki hesap verebilirlik ve cezasızlık kültürünün sona erdirilmesi. Barış, adalet uygulanmadan ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin savaş suçlusu Netanyahu, savunma bakanı ve genelkurmay başkanı hakkında verdiği karar uygulanmadan kalıcı olamaz.”
“Filistin halkı, insanlığın şahit olduğu en büyük kıyımlardan birine maruz kalmakta”
Bakan Yerlikaya da konuşmasında içinde bulunulan dönemde uluslararası toplumun Filistin halkıyla dayanışmasını en yüksek düzeyde tutması gerektiğini vurguladı. Bugün Gazze’de ve işgal altındaki Filistin topraklarında yaşananların insanlığı vicdanını, hukuk ve adalet duygusunu sınadığını kaydeden Yerlikaya, “Filistin halkı, iki yılı aşkın süredir insanlığın şahit olduğu en büyük kıyımlardan birine maruz kalmaktadır. Gazze’de yaşanan bu soykırımda çoğunluğu kadın ve çocuk 70 binden fazla Filistinli kardeşimiz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum” ifadelerini kullandı.
İsrail’in on binlerce Filistinliyi yaralayıp sakat bıraktığını, binlerce çocuğun yetim veya öksüz kaldığını, iki milyona yakın Filistinlinin evlerinden koparıldığını söyleyen Yerlikaya, Gazze’nin alt ve üst yapısının yüzde 80’den fazlasının tahrip edildiğini kaydetti. Yerlikaya, “İsrail’in saldırıları ve mezalimi sadece Gazze’yle sınırlı kalmamıştır. İsrail hükümetinin ilk kıblemiz, Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıları ve provokasyonları artarak devam etmektedir” dedi.
“İsrail’in yayılmacı politikaları, bölgemizin huzur ve güvenliğin tehdit ediyor”
Batı Şeria’da da İsrail saldırılarının devam ettiğini vurgulayan Yerlikaya, şöyle konuştu:
“İsrail hükümeti tarafından uluslararası hukuka aykırı bir şekilde, yasadışı yerleşimler desteklenmekte, Filistin halkına yönelik saldırılarını artırmaktadır. İsrail’in saldırganlığı Lübnan, Suriye, İran ve Katar’a da sıçramıştır. İsrail’in yayılmacı politikaları, sadece Filistin’i değil; bölgemizin huzur ve güvenliğini, küresel barışı tehdit etmektedir.
Oysa bu coğrafya, asırlardır farklı dinlerin, dillerin ve kültürlerin, birlikte yaşama tecrübesini biriktirmiş bir medeniyet havzasıdır. Tüm bu saldırılara, vahşete, baskılara, sindirme girişimlerine rağmen, Filistin halkının dimdik ayakta durması, direniş ruhundan hiçbir şey kaybetmemesi bütün dünyaya örnek olmuştur.
Gazze’deki soykırımı önleyemeyen uluslararası toplumun, Filistin halkına karşı büyük bir borcu vardır. Dünya, Gazze’de kalıcı barışı ve yeniden imarı sağlamak için daha güçlü ve samimi bir irade ortaya koymalıdır. İsrail’in Filistin’deki işgal ve ilhak uygulamalarına karşı çıkmalı, Filistin halkının bir an evvel özgürlüğüne kavuşması için samimi gayretlerini artırmalıdır. Filistin meselesi artık ertelenebilir, ötelenebilir bir mesele değildir.”
“Ateşkes mutabakatının eksiksiz ve samimi bir şekilde hayata geçirilmesi elzem”
Türkiye’nin ikili ve çok taraflı platformlarda Filistin davasının haklılığı, Filistin halkının güvenliği ve refahı için çabalarını sürdürdüğüne değinen Yerlikaya, şunları kaydetti:
“Yürütülen ateşkes çabalarında Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğü bu konudaki duruşumuzun en net ifadesi olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, 24 Eylül günü New York’ta, sekiz İslam ülkesi liderinin ABD Başkanı ile görüşmesi Gazze’de ateşkesin sağlanmasına yönelik sürecin ilk adımını teşkil etmiştir. Ülkemiz Şarm El-Şeyh Bildirisi’ne imza atarak Filistin’de kalıcı barış için gereken sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğunu bir kez daha bütün dünyaya ilan etmiştir.
Sağlanan ateşkesin İsrail ihlallerine rağmen sürdürülüyor olması oldukça önemlidir. Ancak ateşkes mutabakatının tüm unsurlarıyla birlikte, eksiksiz ve samimi bir şekilde hayata geçirilmesi elzemdir. Türkiye, Filistin halkının yararına olacak, haklarını koruyacak, Gazze halkının acılarını hafifletecek tüm girişimlere öncülük etmeye devam edecektir.”
“7 Ekim’den bu yana 103 bin tondan fazla insani yardım sevk edildi”
Bakan Yerlikaya, Türkiye’nin Gazze’ye insani yardım faaliyetlerinin devam ettiğini dile getirerek, “Son olarak 18’inci İyilik Gemimiz El-Ariş Limanı’na ulaşmıştır. 7 Ekim’den bu yana 103 bin tondan fazla insani yardım sevk edilmiştir. Bu yardım malzemelerinin her birinde Türk milletinin duası ve kardeşlik eli vardır” dedi. Yerlikaya, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Filistin Halkıyla Dayanışma Günü mesajımız son derece açıktır: Türkiye, dün olduğu gibi bugün de yarın da Filistin halkının yanında olacaktır. Filistin halkı özgürlüğüne kavuşuncaya bağımsız, egemen, toprak bütünlüğü haiz, 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti kuruluncaya kadar sebat ve sabırla yol almaya devam edecektir. Bu, bizim için sadece bir dış politika tercihi değil, tarihimize, inancımıza, vicdanımıza karşı bir sorumluluktur. Türkiye olarak refah, istikrar ve barış çağrılarımızı güçlü bir şekilde dile getirmeye devam edeceğiz. Filistin’de adil bir çözüm, bölgemizde istikrar, barış ve refahın kapısını aralayacaktır. İki devletli çözümün zemin kazanması ve Filistin Devleti’nin tanınması hususu, gündemimizin en üst sırasında yerini koruyacaktır.”