Sabahattin Ali Anılıyor

1930’ların Ankara’sı, Cumhuriyet’in modern yaşam ve modern insan tasarılarının gerçeğe dönüştüğü genç bir başkentti.   Sabahattin Ali, eşi Aliye Hanım ve Kızı Filiz’le birlikte Kızılay’daki Karanfil Sokağı’nda, Adalar Apartmanı’nda yaşıyordu.

Gündem 03.04.2021, 09:05 03.04.2021, 09:05
Sabahattin Ali Anılıyor

1930’ların Ankara’sı, Cumhuriyet’in modern yaşam ve modern insan tasarılarının gerçeğe dönüştüğü genç bir başkentti.  Sabahattin Ali, eşi Aliye Hanım ve Kızı Filiz’le birlikte Kızılay’daki Karanfil Sokağı’nda, Adalar Apartmanı’nda yaşıyordu. Art arda eserler verdiği, Ankara Devlet Konservatuarı’nın kuruluşuna katkıda bulunduğu en üretken yıllarıydı…

MUALLİM MEKTEBİ'NDE YAZMAYA BAŞLADI

Karadeniz kökenli bir aileye mensup, askerlikten emekli Cihangirli Ali Selahattin Bey ile Eğridereli Hüsniye Hanım'ın oğlu Ali, 25 Şubat 1907'de Bulgaristan'da, Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere şimdiki adıyla Ardino ilçesinde dünyaya geldi.  Küçük yaşlarda babasıyla evlenen annesinin psikolojik sıkıntıları, Ali'nin hayatında derin izler oluşturdu ve bu durum ileriki dönemlerde edebiyat dünyasının önemli yapıtları arasında sayılacak olan eserlerinde etkisini hissettirdi. Sabahattin Ali, 1914 yılında 1. Dünya Savaşı'nda babasının yeniden askere alınması sebebiyle ailesiyle birlikte Çanakkale'ye yerleşti. 1918'e kadar savaşın olduğu bu bölgede kalmak Ali'yi oldukça etkiledi.

OKUL ÖĞRETMENSİZ KALINCA TÜRKÇE DERSLERİNİ BABASI VERDİ

Geçim sıkıntısı ve aile içerisindeki huzursuzluklarla çocukluk dönemini geçiren usta yazar, ilk eğitimini İstanbul Üsküdar Doğancılardaki Füyuzat-ı Osmaniye Mektebi'nde aldı. Ali, ailesiyle birlikte Çanakkale'ye gittikten kısa süre sonra Çanakkale İbtidai Mektebi'ne girdi. Okul, savaş nedeniyle öğretmensiz kalarak kapansa da babası ve diğer subayların yardımıyla tekrar açıldı ve Türkçe derslerini Selahattin Bey verdi. Edremit'te ilköğrenimini tamamlayan Sabahattin Ali, Edremit İdadi Mektebi'nden de mezun olunca Balıkesir'deki Muallim Mektebi'ne kaydoldu.

Ali, Balıkesir'deki Muallim Mektebi'ndeyken hikaye ve şiir denemelerine başladı. Babasının teşvikiyle de yazılar yazan Ali, henüz okulunun ikinci yılında gazetelere ve dergilere eserlerini gönderdi. Aynı zamanda bir okul gazetesi çıkardı. Eğitiminin 3. yılında İstanbul Muallim Mektebi'ne geçiş yapan usta edebiyatçı, bu okulda da kendisini zekiliği ve çalışkanlığı ile kanıtladı.

İstanbul Muallim Mektebi'nde edebiyat öğretmeni olan Ali Canip Yöntem'in teşvikiyle dergilere hikayeler, şiirler gönderen ve okul müsamerelerine katılan Ali, babasının kalp krizi nedeniyle vefat etmesi üzerine "Babam İçin" adlı şiiri kaleme aldı. Bu şiir daha sonra Orhan Seyfi'nin yönettiği "Güneş" dergisinde yayınlandı.

1927'DE MEZUN OLDU

İlk büyük dostlukları İstanbul'da öğretmen okulunda öğrenciyken filizlenen Sabahattin Ali'nin, ömrünün sonuna kadar yanında olan kadim dostu Pertev Naili Boratav ile uzun yıllar mektuplaştığı ve içini döktüğü Ayşe Sıtkı da o dönemki tanıştığı arkadaşlarından oldu.

Sabahattin Ali, 1927'de İstanbul Muallim Mektebi'ni tamamlayarak Yozgat Merkez Cumhuriyet İlkokulu'na öğretmen olarak atandı. Yozgat'ta İstanbul'daki sosyal çevresinin aksine yalnız kalan Ali, kendisini yazmaya ve okumaya verdi.

Öğretmenlik görevinde 1 yılı tamamladıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığının yabancı dil öğretmeni ihtiyacından, yurt dışında dil eğitimi sınavını kazanarak, Almanya'ya giden Ali, Potsdam ve Berlin'de eğitim gördü. Ali, Alman edebiyatının yanı sıra Rus edebiyatına da yoğunlaşarak, özellikle Ivan Turgenyev, Maksim Gorki ve Knut Hamsun gibi isimlerin eserlerini okudu.

YAZACAĞI ÖYKÜLER İÇİN MALZEME BİRİKTİRDİ

Yaşadığı tatsız bir olay sebebiyle Almanya'dan Türkiye'ye dönen Ali, bir müddet İstanbul'da arkadaşlarının yanında Yüksek Muallim Mektebi'nde Nihal Atsız, Nihat Sami Banarlı ve Pertev Naili Boratav'la aynı yatakhanede kaldı. Ali, kısa süre sonra Ankara'ya giderek, 1930'da Gazi Enstitüsü'nde açılan yabancı dil sınavlarına katıldı ve Aydın Ortaokulu'na Almanca öğretmeni olarak atandı. Burada komünizm söylemlerinde bulunduğu gerekçesiyle soruşturma geçiren yazar, hakkında detaylı bir tahkikat yapılması için tutuklandı. Aydın Hapishanesi'nde 9 Eylül 1931'e kadar kalan Sabahattin Ali, başından geçenleri, Ayşe Sıtkı İlhan'a yazmış olduğu mektuplarda anlattı. Bu süre içerisinde yazar kimliğini geride bırakmayan Ali, daha sonra yazacağı öyküler için de malzeme biriktirdi.

NAZIM HİKMET İLE TANIŞMA

Aydın'da öğretmenliğe başlamadan önce Nazım Hikmet'in çalıştığı "Resimli Ay" dergisine giden Sabahattin Ali, orada hem Zekeriya-Sabiha Sertel çiftiyle hem de Nazım Hikmet'le tanıştı. Yazar aynı zamanda ilk hikayesi olan "Bir Orman Hikayesi" eserini bu dergide yayınladı. Usta edebiyatçı, beraatinden sonra Konya Ortaokulu'nda Almanca öğretmeni olarak göreve başladı. Ali, Konya'da geçirdiği günlerine de "Bir Skandal" adlı eserinde yer vererek, yalnızlığını ve yaşadığı duygu karmaşasını okuruyla paylaştı. Sabahattin Ali, aşkına karşılık gördüğü Melahat Hanım'a şiirler yazdı ve bu duygularla katıldığı bir toplantıda okumuş olduğu hicviyede memleketin idaresinde olanlara ima ve tahkirde bulunma iddiasıyla yeniden tutuklandı.

'ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA'

Ali, bir yıllık mahkumiyetinin ilk dört ayını Konya Cezaevi'nde, kalan altı ayını da Sinop Cezaevi'nde geçirdi. Temyiz mahkemesinin aleyhinde karar vermesi üzerine cezası 12 aydan 14 aya çıkarılan Ali'nin Sinop Cezaevi'ndeki günleri, daha sonra bestelenerek unutulmayan şarkılar arasına girecek olan "Aldırma Gönül" ve "Hapishane Şarkısı" adlı eserinin kaleme alınmasına tanıklık etti. Sinop Cezaevi'nde iken tahliyesine az bir zaman kala cezası 29 Ekim 1933'te sona erdirilen Ali, çıkar çıkmaz Milli Eğitim Bakanlığına başvurarak öğretmenlik mesleğine geri dönmek istediğini belirtti.

ALİYE HANIM İLE 1953 YILINDA EVLENDİ

Öğretmenliğe Ankara 2. Ortaokulu'nda devam eden yazar, Ankara'dayken 1932 yılında İstanbul'da bir yakınlarının vasıtasıyla tanıştığı Aliye Hanım'la mektuplaşmaya başladı. Bu şekilde birbirlerini seven Aliye Hanım ve Sabahattin Bey, posta yoluyla nişan taktıktan sonra 16 Mayıs 1935'te evlendi. Ali, 1937'de yedek subay olarak askerlik görevini tamamladı ve 30 Eylül 1937'de hayatında çok özel bir yere sahip olan kızı Filiz dünyaya geldi. İdeal bir eş ve sevecen bir baba rolünü taşıyan Sabahattin Ali'nin yazı dünyasında bu dönem, önemli eserlere imza attığı bir süreç oldu. Bugün hala en çok okunan ve birçok dile çevrilen "Kuyucaklı Yusuf" ve "Kürk Mantolu Madonna" romanları yazarın bu yıllarda kaleme aldığı eserlerdi. Bu dönem politikayla da içli dışlı olan Ali, çeşitli söylemler dolayısıyla öğretmenlik görevinden tekrar alındı.

ROMANI SİYASİ TARTIŞMALARA NEDEN OLDU

Usta edebiyatçı, 1938'de "Çaydanlık", "Arap Hayri", 1939'da "Isıtmak İçin" ve "Uyku" hikayelerini, 1940'ta "Selam" ve "Bir Mesleğin Başlangıcı" hikayelerini kaleme aldı. "İçimizdeki Şeytan" romanı 3 Nisan- 29 Haziran 1939 tarihleri arasında Ulus gazetesinde tefrika edildi. Roman yayınlandıktan sonra ayrıca pek çok siyasi tartışmaya neden oldu.

Verimli olduğu 1941-1943 yılları arasında Sabahattin Ali, "Bir Konferans", "Yeni Dünya", "İki Kadın", "Sulfata" ve "Hasan Boğuldu" adlı hikayelerini yazdı ve bu hikayelerini Yeni Dünya adlı kitapta toplu olarak okurlarla buluşturdu. Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü'nde memur, Ankara Devlet Konservatuarı'nda çevirmen ve dramaturg olarak da çalışan Ali, Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı bir yazıya karşılık dava açtı. 1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamayan Ali, duruşmalar sonunda Milli Eğitim Bakanlığınca görevinden alındı.

1945'TE GAZETECİLİK YAPMAYA BAŞLADI

İstanbul'da 1945'te gazetecilik yapmaya başlayan Ali, fıkralar yazdığı "La Turquie" ve "Yeni Dünya" gazeteleri, "Tan Gazetesi" olayları sırasında tahrip edilince işsiz kaldı. "Yurt ve Dünya", "Yeni Türk" ve "Tercüme" dergisi gibi yayın organlarında yazılar kaleme alan usta yazar, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz'la birlikte siyasal mizah olarak hazırladıkları "Marko Paşa" adlı dergiyi 1946'da çıkardı. Bu dergiyi daha sonra "Malum Paşa", "Merhum Paşa" ve "Öküz Paşa" gibi yine siyasal içerikli mizah dergileri takip etti.  Bu yayınlardan birinde "Adalet Koridorlarında" adlı yazısı ile yeniden tutuklanan ve 3 ay hapis yatan Sabahattin Ali, bu dönemde İstanbul'da hem maddi hem de manevi yönden sıkıntılar yaşadı. Usta edebiyatçı bu süreci çıkardığı "Ali Baba" dergisindeki yazılarında da dile getirdi.

YURT DIŞINA GİTMEYE KARAR VERDİ

Ülkede siyasi baskılardan uzak kalamayacağı, hür iradesine dayalı yayın hayatını sürdüremeyeceği fikriyle yurt dışına çıkmak isteyen, ancak pasaport yasağından dolayı, insan kaçakçılarıyla anlaşarak sınır dışına çıkmayı planlayan yazar, tanıştığı Ali Ertekin'le birlikte 31 Mart 1948'de Kırklareli'ne yola çıktı.  Bu tarihten sonra Bulgaristan sınırında 16 Haziran 1948 tarihinde bir çobanın bulduğu cesedin Sabahattin Ali'ye ait olduğu tespit edildi. Ali Ertekin, daha sonra cinayeti işlediğini itiraf etti. Cinayetin işlendiği tarihten dört ay sonra ormanda tanınmaz haldeki cesedin Sabahattin Ali'ye ait olduğu, 2 Nisan 1948'de vefat ettiği kayıtlara geçti.

SABAHATTİN ALİ'NİN EDEBİ KİŞİLİĞİ

Şiirlerini hece vezni ile oluşturan şair ve yazar Sabahattin Ali, yazın dünyasına ilk olarak şiirleriyle girdi. Halk şiirinin etkisinin hissedildiği eserlerini kaleme alırken, öykü ve romanlarında olduğu gibi toplumsal gerçekçilik yaklaşımıyla hareket eden Ali, şiire yaklaşımını 1938'de bir söyleşi sırasında, "Bence şiirin eskisi yenisi yoktur. İyi şiir, muhakkak ki insana bir şey ilave eder. Bu şey bazen tez olur, bazen bizim manen daha genişlememizi temin eden bir heyecan olur." ifadeleriyle dile getirmişti.

Eserlerine yönelik yapmış olduğu bir değerlendirmesinde, öykü ve romanlarını şiirlerinden daha çok beğendiğini ifade eden Sabahattin Ali, 2015'te Yapı Kredi Yayınları tarafından 23. baskısı yapılan "Değirmen" adlı eserin ön sözünde şunları kaydetmişti: "Şiir ve öykülerim arasında, yazmış olmaktan utanacağım kadar kötüleri olduğunu biliyorum. Bunların bir kısmının çocuk denecek bir yaşta yazılmış olmaları bence bir mazeret değildir. Çünkü bu çeşit bir yazıyı bugün herhangi bir imzanın üstünde görsem sahibini ıslah olmaz bir zevksizlik ve tam istidatsızlıkla suçlandırmakta tereddüt etmem. Bunların benim sanat hayatımın gelişmesini göstermesi bakımından, sadece kendim için bir ehemmiyeti vardır ki, bu da onları başkalarına okutmak için bir sebep olamaz."

Şiirlerini yazarken sade bir üslup kullanarak, daha geniş bir okuyucu kitlesi hedefleyen usta edebiyatçı, öykü ve romanlarında toplumsal gerçekçiliği ön planda tutarak, bu doğrultuda konular belirledi ve hayatın içinden karakterleri seçti. "Benim kanaatimce sanat, insana insanı ve hayatı ve bunların manasını öğretmekle muvazzaftır." sözleriyle sanat anlayışını özetleyen Sabahattin Ali, Türk edebiyatında yazdığı eserlerle büyük beğeni topladı.

KİTAPLARI BİRÇOK DİLE ÇEVRİLDİ

"İçimizdeki Şeytan" adlı eserin ön sözünde Nazım Hikmet de usta yazarın edebiyatıyla ilgili şu yorumu yapmıştı: "Sabahattin, Türk dünyasında bir okulun başıdır, başlangıcıdır. En usta Türk yazarlarından biridir. Sabahattin'in Türk düzyazısı üstündeki etkisi büyüktür, olumludur. Türk edebiyatının halkçı, demokrat, antiemperyalist, sosyalist kolu, tek sözcükle, Türk edebiyatının ilerici yazarları kendi aralarında Sabahattin Ali gibi bir yazarın bulunmasıyla onun sağlığında da övündüler, sonra da övünüyorlar ve övünecekler."

Sabahattin Ali hakkında ayrıca usta yazar Mustafa Kutlu da "Sabahattin Ali Yaşamı ve Eserleri" başlıklı Dergah Yayınları'ndan çıkan bir incele kitabı hazırladı.

Kutlu, bu kitapta Sabahattin Ali'nin dünyasını gerçekçilik, romantizm, samimiyet, içlilik-coşkunluk, dengesizlik, çaresizlik, yalnızlık, dürüstlük, ayrıcalık başlıkları altında tahlil etti. Usta edebiyatçını şairliği üzerine Kutlu, "Gözleri sulh içinde yaşanılan, mazlumların seslerinin işitilmediği bir dünyaya açılsaydı; herhalde lirik, pastoral, coşkun şiirler yazardı." yorumunu yapmıştı.

Temiz ve sade diliyle, gerçekçilik anlayışı ve samimi duygularıyla Türk edebiyatına önemli katkılarda bulunan usta yazarın birçok çevirisi de bulunuyor. (Hürriyet Kelebek)

Yorumlar (0)
banner8
12
az bulutlu
banner9
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 32 87
2. Fenerbahçe 32 85
3. Trabzonspor 32 52
4. Beşiktaş 33 51
5. Rizespor 32 48
6. Başakşehir 32 46
7. Kasımpasa 32 46
8. Sivasspor 32 44
9. Antalyaspor 32 42
10. Alanyaspor 32 42
11. A.Demirspor 32 40
12. Samsunspor 32 38
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 32 37
15. Konyaspor 32 36
16. Hatayspor 32 33
17. Gaziantep FK 32 31
18. Karagümrük 32 30
19. Pendikspor 32 30
20. İstanbulspor 32 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 30 68
2. Göztepe 30 60
3. Kocaelispor 30 52
4. Ahlatçı Çorum FK 30 52
5. Sakaryaspor 30 51
6. Bodrumspor 30 49
7. Boluspor 30 46
8. Bandırmaspor 30 46
9. Gençlerbirliği 30 44
10. Erzurumspor 30 41
11. Manisa FK 31 36
12. Keçiörengücü 30 36
13. Şanlıurfaspor 30 34
14. Ümraniye 30 34
15. Tuzlaspor 30 32
16. Adanaspor 30 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 30 7
Takımlar O P
1. M.City 32 73
2. Arsenal 32 71
3. Liverpool 32 71
4. Aston Villa 33 63
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 33 48
9. Chelsea 31 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 32 43
12. Fulham 33 42
13. Bournemouth 32 42
14. Crystal Palace 32 33
15. Brentford 33 32
16. Everton 32 27
17. Nottingham Forest 33 26
18. Luton Town 33 25
19. Burnley 33 20
20. Sheffield United 32 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 31 78
2. Barcelona 31 70
3. Girona 31 65
4. Atletico Madrid 31 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 31 50
7. Valencia 31 47
8. Real Betis 31 45
9. Villarreal 31 39
10. Getafe 31 39
11. Osasuna 31 39
12. Las Palmas 31 37
13. Sevilla 31 34
14. Deportivo Alaves 31 32
15. Mallorca 31 31
16. Rayo Vallecano 31 31
17. Celta Vigo 31 28
18. Cadiz 31 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 31 14