İzmir, Aydın, Muğla, Manisa ve Bolu gibi CHP’li belediyelerin yönetiminde olan illerde çıkan yangınların ardından belediyelerin itfaiyelerindeki personel kadrosu yeniden tartışma konusu oldu. ANKA Haber Ajansı 31 Mart’ta CHP’ye geçen 14 büyükşehir belediyesinin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan talep ettiği personel sayısı ve norm kadro sayısının detaylarına ulaştı. Buna göre 5 bin 448 itfaiye personeli talep edilirken sadece 2 bin 16 personel atanmasına onay verildi. İtfaiye personeli talep eden pek çok belediyenin talepleri de yanıtsız bırakıldı. Bunların arasında Ankara Büyükşehir Belediyesi, Antalya Büyükşehir Belediyesi, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi yer alıyor.
"ANKARA'DA KADRONUN YARISI BOŞ"
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde istihdam edilmesi gereken kadro sayısı toplam bin 711 iken şu an görevli 929 itfaiye personeli bulunuyor, 782’si ise boş kadro. Yani istihdam edilmesi gereken personel kadrosu yüzde 46. 31 Mart seçimleri sonrasında 500 kişilik kadro talep eden Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ise bakanlık hala bir yanıt vermedi.
"BURSA'DA KADRONUN YÜZDE 27'Sİ DOLU"
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde norm kadro sayısı bin 540 iken bunun sadece 422’si dolu. Görevli personel kadrosunun yüzde 27 olduğu belediyede boş kadro sayısı bin 118 olurken haziran ayında 300 kadro talep edildi. Bakanlık bu talebe de henüz cevap vermedi.
İBB'NİN TALEBİ YANITSIZ KALDI
İstanbul Büyükşehir Belediyesi itfaiye personeli toplam norm kadrosu 6 bin 170 olurken kadronun 3 bin 383’ü boş. 2 bin 300 itfaiye personeli isteyen İBB’ye de Bakanlık henüz yanıt vermedi.
İtfaiye norm kadrosu 511 olan Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’nde boş kadro sayısı 295 iken talep edilen kadro sayısı ise 100. Ancak Bakanlık bu talebi de henüz yanıtlamadı.
"ONAY SÜRECİNDE SIKINTI YAŞIYORUZ"
Konuya dair ANKA Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulunan CHP Çevre ve İklim Değişikliklerinden Sorumlu PM Üyesi Baran Bozoğlu, itfaiye personelinin kamu çalışanı olması gerektiğini belirterek norm kadroların da tanımlanmış durumda olduğunu kaydetti. Bozoğlu, şunları söyledi:
"Belediyelerimizde kaç tane itfaiye erine ihtiyaç olduğu biliniyor. Biz ihtiyacımız olan sayının tamamını istihdam etmek istiyoruz. Zaten belediyelerin kendi bütçeleriyle bu istihdam sağlanıyor. Dolayısıyla maliyetin tamamı belediyeye ait. Bu talepler Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’ne iletiliyor ve oradan onay alınması gerekiyor. Şu an bu onay sürecinde büyük bir sıkıntı yaşıyoruz. Şu andaki taleplerimiz hala masada bekletiliyor ve karşılanmıyor. İtfaiye eri sayımız oldukça yetersiz. Bu konudaki taleplerimiz de hükümet tarafından karşılanmıyor. Orman yangınları her ne kadar CHP’li belediyelerin faaliyet alanında olmasa da Orman Genel Müdürlüğü çatısının altında olsa da bizler belediyeler olarak destek olmak istiyoruz ekipmanlarımızla, personellerimizle. Zaten bu son yaşanan yangınlarda da CHP’li belediyelerin personelleri büyük katkı sağladılar. Orman yangınlarına müdahalede istihdam talebimizin, itfaiye eri talebimizin mutlaka karşılanması gerekiyor."
"MESLEK GRUBU OLARAK TANINMALI"
İtfaiye erlerinin özlük haklarına değinen Bozoğlu, "Bu konuda da büyük bir sıkıntı var. Hala bir meslek grubu olarak tanımlanmamış durumda kanunlarda. Bu konuda CHP olarak biz geçmiş dönemlerde kanun teklifi verdik. İtfaiye erlerinin de bir meslek grubu olarak tanınması da şu an yapılması gereken en önemli çalışmalardan bir tanesi" ifadelerini kullandı.
"HENÜZ ONAY VERİLMEDİ..."
CHP’li belediyelerde ekipman eksikliğinin de karşılanmadığını kaydeden Bozoğlu, "İtfaiye araçları normal şartlarda kentteki yangınlara yönelik olarak planlanmış ekipmanlar var burada. Ancak kentteki yangınla ormandaki yangın çok farklıdır. Dolayısıyla bizim orman yangınlarına müdahaleye katkı sağlayacak ekipmanlara ihtiyacımız var. Bunun için de biz özellikle kredi başvurularında CHP’li belediyelerin kendi öz kaynaklarında satın alma sürecine dair ilgili taleplerimiz de hükümetin ilgili birimlerinde İller Bankası başta olmak üzere özellikle bekletildiğini üzülerek görüyoruz. Balıkesir, Tekirdağ, Muğla gibi Büyükşehir belediyelerimizin kredi başvurularına henüz bir onay verilmedi. Belediyeler yine bunları kendi ödeyecekler. Belediyelerimizin afete müdahale konusunda bu çabalarına merkezi idare, bakanlıklar tarafından tam olarak destek sağlanmıyor. Bu da gerçekten ‘bir siyasal tavır mı’ sorusunu akıllara getiriyor." dedi.
"CEVAP VERMEYEN AKP HÜKÜMETİNİN KENDİSİ"
Bozoğlu, değerlendirmesini şöyle sonlandırdı:
"İzmir’de yoğunlaşan yangında özellikle Tarım Bakanı’nın açıklama yaparken İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımızı davet etmemiş olması da bunun somut bir göstergesi. Bir kentte bir problem oluyorsa o kentin mutlaka valisi, kaymakamı, belediye başkanı ve büyükşehir belediye başkanı ile görüşmesi gerekir. Katılımcı anlayışla sorunları çözebiliriz. Aksi halde çok kısa sürede çözülebilecek olan orman yangınlarına müdahale bu siyasallaşma ve ayrıştırıcı bakış açısıyla ne yazık ki büyük kayıplara sebep oldu. Ekipman ve personel yetersizliğini talep ettik ve buna cevap vermeyen AKP hükümetinin kendisi. Bugün onlar yüzünden CHP’li belediyeler yetersiz personel ve ekipmanlarla çalışmak zorunda kalıyorlar. Bugün yapılması gereken şey birlik ve beraberlik içerisinde orman alanlarının, ekolojik alanlarının korucuyu bir bakış açısıyla birlikte yönetmek gerekiyor. Bugünden tezi yok biz tekrar taleplerimizi ilgili kamu kurumlarına hem personel istihdamı konusunda hem de ekipman alım konusunda taleplerimizi ileteceğiz. Dileriz karşılanır taleplerimiz.
"ORMAN KÖYLÜLERİ ORMANIN MUHAFIZI"
Özellikle Muğla, Antalya, İzmir, Balıkesir gibi kıyı şeridinde bulunan illerde daha fazla yatırıma ihtiyaç olduğunu söyleyen Bozoğlu, “Önleyici faaliyetlere ihtiyacımız var. Örneğin yukarıdan izleyen hava araçlarına, uydu verilerine, devriye yöntemiyle bunların sahaya girişini engelleyen ekipmanlara, arazi araçlarına ihtiyacı var belediyelerin. Türkiye’de ne yazık ki son 22-23 yıldır AKP iktidarı döneminde orman köylülüğü kavramı kaldırıldı. Orman köylüleri ormanların muhafızlarıdır. Orada yaşayan, o ekosistemde bulunan, hayatını onun üzerinden sürdüren insanların olduğu yaklaşımından kopuldu. Ormanlık alanlar ne yazık ki orman köylülerinden orada yaşayan insanlardan koparıldı. Bu kopuşta ne yazık ki bugünkü müdahalelerin veya önleyici faaliyetlerin önüne geçmiş durumda. Tekrar bu bağın kurulması, mevzuat konusunda bu konuda çalışılması gerekiyor."