Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı iş birliğinde, “Aile ve İyilik” temasıyla ATO Congresium’da gerçekleştirilen Uluslararası Aile Fuarı kapsamında ATO’nun düzenlediği “Aile Şirketlerinde Sürdürülebilirlik ve Aile Anayasası” paneli, ATO Başkanı Baran moderatörlüğünde yapıldı.
Panele ATO’nun Aile Çalışma Grubu üyeleri Ahmet Gültan, Erdinç Baysal, Sabahattin Yıldız’ın yanı sıra ATO’nun 35 No’lu İkamet Amaçlı İnşaat Müteahhitliği Meslek Komitesi Başkanı Seyit Mertoğlu, Başkan Yardımcısı Rais Çakan, Meclis üyeleri Fethi Keskin ve Hamza Can, 13 No’lu Reklam ve Görsel İletişim Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Derya Filiz Dalga, 17 No’lu Tekstil Tuhafiye Mefruşat Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Yalçın Yılmaz, 47 No’lu Gayrimenkul Yatırımcıları Meslek Komitesi Meclis Üyesi Efe Bezci, 63 No’lu Proje Hizmetleri Meslek Komitesi Üyesi Sabahat Altınışık ve çok sayıda davetli katıldı.
ATO Meclis Başkanı Mustafa Deryal ile ATO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Temel Aktay ve Halil İbrahim Yılmaz’ın izleyici olarak katıldığı, aile şirketlerinin kurumsallaşması, kuşaklar arası geçişler ve Aile Anayasası’nın önemi üzerine değerlendirmelerin yapıldığı panelde, ATO Mesleki Eğitim ve Ahilik Özel İhtisas Komisyonu Başkanı ve Aile Çalışma Grubu Başkan Yardımcısı-Seğmenler Eğitim Danışmanlık Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Abidin Memili, ATO Meclis Üyesi ve Nedimoğulları İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Şentürk, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Ayanoğlu ve Yeni Ekonomi Danışmanlık A.Ş. Kurucu Ortağı Nazmi Karyağdı konuşmacı olarak yer aldı.
“Aile şirketleri ekonomimizin bel kemiğidir”
ATO Başkanı Gürsel Baran, panelin açılışında yaptığı konuşmada, ATO’nun fuar kapsamında kurduğu stantta yer alan “Güçlü Aile, Güçlü Ekonomi” sloganına atıfta bulunarak, aile kurumunun yalnızca toplumsal değil, ekonomik sürdürülebilirlik açısından da taşıdığı öneme dikkati çekti. Baran, “Ekonominin üretimden tüketime kadar tüm aşamaları aileyi yakından ilgilendiriyor. Ailemiz, çocuklarımız, ekonomimizin gerçek gücünü ortaya koyuyor. Güçlü ekonomi ancak toplumda güçlü ailelerin varlığıyla mümkün olabilir” diye konuştu.
Aile şirketlerinin hem Türkiye’de hem de dünyada ekonomik yapının omurgasını oluşturduğunu belirten Baran, dünya genelinde şirketlerin yaklaşık yüzde 80’inin, Türkiye’de ise yüzde 90’a yakınının aile şirketi olduğuna işaret etti. Baran, “Ancak yapılan araştırmalar, bu şirketlerin yalnızca yüzde 12’sinin üçüncü kuşağa, yüzde 3’ünün ise dördüncü kuşağa geçebildiğini gösteriyor. Yeni kurulan şirketlerin yüzde 85’i ilk beş yılını tamamlayamıyor” dedi.
"Kardeşimle kurduğumuz şirketimizi, bugün ikinci kuşakla birlikte yönetiyoruz"
Kendi ticaret hayatından da örnekler veren Baran, “Ben de yaklaşık yarım asırlık bir aile şirketinin ortağıyım. Kardeşimle kurduğumuz şirketimizi, bugün ikinci kuşakla birlikte yönetiyoruz. Gençler devreye girdikten sonra e-ticaret gibi yeni alanları işimize entegre ettik. Bu da şirketimizin adaptasyon yeteneğini ve sürdürülebilirliğini güçlendirdi” ifadelerini kullandı.
Şirketin sürdürülebilirliğinin yalnızca karla ölçülemeyeceğini belirten Baran, “Karlılık, rekabet gücü, finansal sağlık, doğru yatırımlar, verimli operasyonlar ve pazar koşullarına uyum, sürdürülebilirliğin olmazsa olmazlarıdır” dedi.
Aile şirketlerinin ömrünü uzatmak için atılabilecek en kritik adımlardan birinin “Aile Anayasası” hazırlamak olduğunu vurgulayan Baran, bu anayasanın, aile bireyleriyle şirket arasındaki ilişkiyi düzenleyerek, bu sayede olası çatışmaların önüne geçilebileceğini söyledi.
2025 yılının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Aile Yılı” olarak ilan edildiğini hatırlatan Baran, ATO olarak bu kapsamda çalışmalar yapmak üzere “Aile Çalışma Grubu”nu hayata geçirdiklerini anlattı. Baran, “Bugün burada, bu alandaki ilk panelimizi düzenliyoruz. Ancak bu bir başlangıç. Konuyu burada bırakmayacağız, sürdüreceğiz” ifadelerini kullanarak, ATO’nun Fuar’da açtığı stantla da sürece katkı verdiğini dile getirdi.
"Aile bireyleri arasında açık ve yapıcı iletişim olmadığında bu, şirketin geleceğini de tehdit eder"
ATO Mesleki Eğitim ve Ahilik Özel İhtisas Komisyonu Başkanı ve Aile Çalışma Grubu Başkan Yardımcısı-Seğmenler Eğitim Danışmanlık Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Abidin Memili de sürdürülebilirliğin sadece mali değil aynı zamanda sosyal bir mesele olduğuna işaret ederek, aile şirketlerinin uzun ömürlü olmasının önündeki en büyük engellerden birinin iletişim eksikliği olduğunu vurguladı. Memili, “Aile bireyleri arasında açık ve yapıcı iletişim olmadığında bu, şirketin geleceğini de tehdit eder” diye konuştu.
Genç kuşakların sorumluluk bilinciyle yetiştirilmesi gerektiğini kaydeden Memili, “Artık çocuklarımızı hayatın içine daha erken katmamız gerekiyor. Aile şirketlerinde çocukların sürece katılımı zorlama ile değil, uygun şekilde yönlendirilerek sağlanmalı” dedi. Memili ayrıca duygusal zeka gelişiminin önemine değinerek, “Duygusal zeka, kendini tanımak ve yönetmekle başlar. Bu da eğitimle olur. Eğitim sadece okulda değil, ailede başlar” ifadelerini kullandı.
"Yıllarca işimizi sağlıklı biçimde sürdürdük"
ATO Meclis Üyesi ve Nedimoğulları İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Şentürk ise şirketlerinde Aile Anayasası oluşturma süreçlerini detaylarıyla anlatarak, konuyla ilgili deneyimlerini aktardı. Şentürk, “53 kişilik, çok kuşaklı bir aile şirketi olarak, yıllarca işimizi sağlıklı biçimde sürdürdük. Ancak çevremde birçok ailenin, önemsiz meseleler yüzünden bölündüğünü görünce bu yapıyı korumanın daha sistemli bir yöntem gerektirdiğini fark ettik” dedi.
Aile Anayasası’nın en kritik yönlerinden birinin yetki ve sorumlulukları netleştirmek olduğuna dikkati çeken Şentürk, “Aile şirketlerinde anayasa, paylaşım kültürünü de destekleyen bir yapıdır. Kim ne zaman, ne yapacak, hangi yetki kime ait olacak, bunların yazılı olması çatışmaların önüne geçer” diye konuştu. Profesyonel yöneticilerle aile bireyleri arasındaki dengeye de değinen Şentürk, “Kurumsal hafızanın şirkette kalması ve profesyonel yapılarla desteklenmesi çok önemli” diye konuştu.
"Kurumsallaşma süreci şirketin en başında başlamalıdır"
Panelde konuşan Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Ayanoğlu ise aile şirketlerinin sürdürülebilirliğinde kurumsallaşmanın kilit rol oynadığını belirterek, bu sürecin yalnızca büyük ölçekli işletmeler için değil, her aşamadaki şirket için gerekli olduğunu vurguladı. Ayanoğlu, “Aileden doğan şirketlerin de tıpkı aile yapısında olduğu gibi kurumsallaşma adımlarını en baştan atması gerekir. Kurumsallaşma süreci şirketin en başında başlamalıdır” ifadelerini kullandı.
Ayanoğlu, dijital dönüşüm ve yeni dünya düzeninin iş yapış biçimlerini değiştirdiğini belirterek, “Artık sadece sermaye değil, bilgi sahibi olan şirketler de öne çıkıyor. Bu yeni düzende kurumsallaşma, şeffaflık, hesap verebilirlik, denetlenebilirlik ve sorumluluk ilkeleri etrafında şekillenmelidir” dedi.
Kurumsallaşmanın her şirket için farklı tasarlanması gerektiğini belirten Ayanoğlu, “Her firmanın ölçeği, müşteri profili, faaliyet alanı ve kullandığı teknoloji farklıdır. Bu nedenle kurumsallaşma tek tip değil, şirketin kendine özgü yapısına göre özel kurgulanmalıdır” diye konuştu.
Türkiye'deki kurumsal yönetim endeksine giren şirket sayısının sınırlı olduğuna dikkati çeken Ayanoğlu, “Borsa İstanbul’da işlem gören yaklaşık 700 şirketin yalnızca yüzde 10’u bu endekse dahil. Bunların büyük bölümü de aynı gruba ait alt şirketler. Yani ülkemizde kurumsal yönetime gerçekten entegre olmuş şirket sayısı oldukça az. Oysaki kurumsallaşma, yatırım değerini ve entelektüel sermayeyi artıran, güvenilirliği pekiştiren en önemli araçlardan biridir” dedi.
"Yeni kurulan şirketlerin yarısı beş yıl içinde kapanıyor"
Yeni Ekonomi Danışmanlık A.Ş. Kurucu Ortağı Nazmi Karyağdı, aile şirketlerinin ömrünü uzatmada Aile Anayasası’nın oynadığı rolü vurguladı. Her yedi haneden birinin KOBİ olarak ticari faaliyette bulunduğu ve bu şirketlerin yalnızca yüzde 29’unun ikinci kuşağa geçebildiğine dikkati çeken Karyağdı, “Yeni kurulan şirketlerin yarısı beş yıl içinde kapanıyor. Bu oranlar, aile şirketlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak için yapısal adımlar atılması gerektiğini gösteriyor” dedi.
Aile Anayasası'nın, şirket içindeki görev paylaşımından yönetime, aile bireylerinin şirketteki rollerinden dışarıdan gelecek profesyonellerin konumuna kadar pek çok temel unsuru tanımladığını belirten Karyağdı, bu sürecin henüz sorunlar ortaya çıkmadan başlatılması gerektiğinin altını çizerek, “Aile Anayasası birkaç sayfalık bir belge değildir. Her ailenin kültürü, değer yargısı, beklentisi, yapısı farklıdır. Bu nedenle anayasa, profesyonel destekle, aile bireylerinin katılımıyla ve uzun bir hazırlık süreci sonunda hazırlanmalıdır” diye konuştu.
"Şirketin imkanlarından faydalanan bireyin bu şirkete ve aileye karşı sorumlulukları da vardır"
Şirketin sadece hakları değil, sorumlulukları da tanımlaması gerektiğini belirten Karyağdı, “Şirketin arabasını kullanan, evini alan, imkânlarından faydalanan bireyin bu şirkete ve aileye karşı sorumlulukları da vardır. Aile bireylerinin sadece hak sahibi değil, aynı zamanda yükümlülük taşıdıkları da açıkça belirtilmelidir” diye konuştu.
Şirketin aile içinde kalmasının önemine de vurgu yapan Karyağdı, anayasada bu yönde maddelerin bulunmasının şirketin uzun ömürlü olmasına katkı sağladığını ifade etti.
Programın sonunda Türkiye Diyanet Vakfı Kadın, Aile ve Gönüllülük Hizmetleri Müdürü Hatice Kahyaoğlu tarafından Baran ve panelistlere anı plaketi takdim edildi.
"Aile Şirketlerinde Sürdürülebilirlik ve Aile Anayasası Paneli"nin ardından ATO Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Temel Aktay ve Halil İbrahim Yılmaz ile birlikte Uluslararası Aile Fuarı kapsamında gerçekleşen “Dijital Ebeveynlik’’ paneline katıldı. ATO E. Yönetim Kurulu Üyesi olan İstanbul Aile Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Üner Karabıyık’ın moderatörlüğünü üstlendiği panelde, sosyal medyada "Dijital Baba" adıyla tanınan araştırmacı yazar Orhan Toker panelist olarak yer aldı.