Gündem

Ankara Barosu, 19 Mart Eylemleri Raporunu Açıkladı

Ankara Barosu Toplumsal Dava ve Hukuk Araştırmaları Merkezi (TODAM), Ankara’da yapılan 19 Mart eylemleri sırasında uğranılan hak ihlallerine ilişkin raporunu açıkladı. Eylemler sırasında işkence ve kötü muamele yasağının, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının, düşünceyi açıklama ve yayma ile seyahat hürriyetlerinin ihlal edildiğine yer verilen raporda, "Yargı, barışçıl protesto hakkını kullanan kişilere karşı değil, onları hedef gösteren kişilere karşı adli süreç yürütmelidir" denildi.

TODAM'ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart tarihinde gözaltına alınması üzerine Ankara’da yapılan eylemlere ilişkin raporu basın açıklamasıyla kamuoyuna duyuruldu.

Ankara Barosu Eğitim Merkezi (ABEM) Avukat Atilla Sav Sergi Salonu’ndaki basın açıklamasına Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu, TODAM Başkanı Eren Gönen, Ankara Barosu Saymanı Ülkü Gediklioğlu Algül, Yönetim Kurulu Üyeleri Ömer Ata, Eda Çabuk Türkeri, Osman Umut Karaca ve İsmail Can Çakır katıldı.

Baro Başkanı Köroğlu, burada yaptığı açıklamada, eylem ve gözaltı süreçlerinde TODAM, İnsan Hakları Merkezi, Kadın Hakları Merkezi, Çocuk Hakları Merkezi, LGBTİ+ Hakları Merkezi, Hukuk Araştırmaları Merkezi, Avukat Hakları Merkezi, Ceza Muhakemesi Merkezinin sahada olduğunu vurgulayarak, “Ne yazık ki hepimiz bu süreci büyük bir kaygı ve endişe ile izledik. Onun ötesinde Ankara Barosu olarak özellikle hak temelli merkezlerimizin bir araya gelerek kurdukları kriz masası ile süreci yakından takip ederek temel hak ve özgürlüklerin engellenmesi, barışçıl protesto hakkının kullanılması sürecinde yaşanan hak ihlallerini tespit ederek bir rapora bağladık” diye konuştu.

"Kamu otoritelerinin protestoları hedef alan açıklamaları gerginliği artırıyor"

Raporun bundan sonraki süreçlerde, özellikle de kamu kurumları açısından dikkate alınması gerektiğini ifade eden Köroğlu, şunları söyledi:

"Bu raporun devam eden ya da başlayacak soruşturmalarda kullanılması, yapılacak idari başvurulara eklenmesini amaçlıyoruz. Aynı zamanda bu raporumuzu TBMM komisyonlarına iletmeyi, adli ve idari makamlara yol gösterici olması, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Merkezi Komiserliğine iletilmesini amaçlıyoruz. Hak ihlallerinin peş peşe yaşanması, kamu otoritelerinin bu protestoları hedef alan açıklamalarda bulunması ne yazık ki gerginliğin daha fazla artmasına sebebiyet veriyor. Oysa temel hak ve özgürlüklerimizin kullanılması noktasında idarenin daha çözümcü ve engelleyici davranışları olmadan yürütmesi gereken bir süreç olduğunu düşünüyoruz. O yüzden bu raporun bundan sonraki süreçlere ışık tutmasını istiyoruz. AİHM’in bu konudaki kararları dikkate alınarak müdahale sonrası etkili soruşturmaların garanti edilmesi, kırılgan gruplar dediğimiz çocuklar, kadınlar, yaşlılar, astım hastaları gibi öncelikli konularında önlem alınması, kolluk kuvvetlerinin müdahale konusunda mevzuatlaırnın daha net belirlenerek bu konuda eğitime tabi tutulmaları gerektiğini düşünüyoruz. Bu raporu biraz da bu amaçla hazırladık.”

"19 Mart süreci itibariyle gelişen adli işlemlerde hak ihlalleri yaygın"

Köroğlu’nun ardından söz alan TODAM Başkanı Gönen de “Anayasa’nın güvence altına aldığı temel ilkeler ve güvencelerin ihlal edildiğini gördük. Bunlar arasında toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, seçme seçilme hakkı, seyahat özgürlüğü, gözaltına ya da adli işleme maruz kalındığında yapılması gereken usuli işlemlerin ihlal edildiğine yönelik tespitlerimiz var” dedi.

“19 Mart süreci itibariyle gelişen adli işlemlerde hak ihlallerinin yaygın bir uygulama olduğunu düşünüyoruz” diyen Gönen, konuşmasına şöyle devam etti:

“Özellikle ters kelepçe ile başlayan yakalama işlemi, devamında gözaltı işlemlerinde nezarethanede yer kalmaması, gerekli koşulların oluşturulmaması, adliyeye sevkler esnasında yaşanan bir takım zorluklar, biber gazı ve tazyikli suyun yoğun kullanılması, bu halde gözaltına alınanların kıyafetlerinin değişiminin sağlanmaması birer birer ihlallere sebep veriyor."

Toplumsal Olay Takip Raporu

Toplumsal Olay Takip Raporu’nda 19-29 Mart arasında Ankara’da yapılan eylemlere yönelik kolluk müdahalesinde tespit edilen hak ihlallerine yer verildi. 150 sayfalık raporda olaylar, tanık beyanları, kamu otoritelerinin aldığı tedbirler, tespit edilen ihlaller aktarıldı. Raporda tespit edilen ihlaller kötü muamele yasağı, ifade özgürlüğü, barışçıl toplanma özgürlüğü, savunma hakkı ve sendikal örgütlenme hakkı başlıkları altında kategorize edildi.

Buna göre barışçıl toplanma hakkını kullananların orantılılık ve gereklilik ilkelerine aykırı şekilde, uluslararası hukuk standartlarına riayet edilmeyerek tazyikli su ve biber gazına maruz bırakıldığı; tazyikli su, biber gazı kapsülü ya da göz yaşartıcı gaz uygulamasının sağlık hakkı, kötü muamele yasağı ve barışçıl toplanma haklarının ihlaline sebebiyet verdiği ifade edildi. Ayrıca barışçıl gösteride bulunanların kolluk kuvveti kameraları ile görüntülerinin alındığı bu durumun da kişisel verilerin korunması, caydırıcılık etkisi ile toplantı ve gösterilere katılma hakkının özüne müdahale teşkil ettiği kaydedildi.

"Kolluk kuvveti kask numarası veya sicil numarası taşımadı"

Kolluk kuvvetinin kask numarası veya sicil numarası taşımadığı, kolluk kuvvetinin kullandığı ekipman ve donanımların kimlik tespitini zorlaştırdığı ve hatta belli durumlarda imkansız kıldığı, bu nedenle göstericilere yönelik şiddet eylemlerinde bulunan kolluk görevlilerinin tespit edilemediği vurgulandı. Raporda eylemin dağılması sırasında ise güvenli çıkış hattı açılmadığı, bu nedenle vatandaşların “kapan” uygulamasına maruz kaldığı bildirildi. Raporda ayrıca üniversitelerin önünde gerçekleştirilen barışçıl gösterilerde öğrencilerin kampüse giriş ve çıkışlarının engellendiği; eğitim, barınma ve serbest dolaşım hakkına ilişkin orantısız kısıtlamalarda bulunulduğu tespit edildi.

"Gözaltına alınan bireyler ıslak kıyafetle bekletildi"

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanan kişiler ve kimi zaman da beyanlara göre yürüyüşlerle alakası olmayan kişiler hakkında yakalama ve gözaltı işlemi yapıldığı kaydedilen raporda, gözaltı süreçlerinde avukat-müvekkil gizliliğinin ihlal edildiği, gözaltına alınan bireylerin ıslak kıyafet ile bekletildiği, avukatların görev yapmalarının engellendiği ifade edildi.

Raporda Ankara Valiliği tarafından 21-25 Mart arasında protestolar ve basın açıklamalarının yasakladığı anımsatıldı.

"Müdahale sonrası etkili soruşturmalar garanti edilmeli"

Raporun sonuç ve tavsiyeler bölümünden öne çıkanlar ise şu şekilde:

  • Kamu otoritelerinin protestoları hedef alan söylem ve eylemleriyle eş zamanlı başlayan yargısal işlemler, güvenlik tedbirleri barışçıl eylem hakkının ve ifade özgürlüğünün kullanılmasının engellenmesi sonucunu doğurmaktadır. Raporlamanın esas aldığı tarih aralığında insan hakları savunucularının yüz yüze kaldığı ceza soruşturmaları, yargılamalar, tutuklamalar, hükümler, münferit hadiseler olarak telakki edilmek için çok fazla sayıda ve süreç içerisinde bu durumu aşan bir sonuç ortaya koymaktadır.
  • Müdahale sonrası etkili soruşturmaların garanti edilmesi ve başta çocuklar, yaşlılar, astım hastaları gibi daha kırılgan grupların sağlığını önceleyen önlemlerin alınması, bu müdahale biçimlerinin uygulanması hâlinde ortaya çıkan yaralanmaların belgelenmesi, sağlık müdahalelerinin sağlanması ve olayların kayıt altına alınması da ayrıca birer zorunluluktur.
  • Barışçıl gösteriye orantısız güçle müdahale eden kolluk görevlilerine karşı, idari-cezai yaptırım sistemleri ve caydırıcı mekanizmalar geliştirilmelidir.
  • Tespit edilen hak ihlallerinin ihbar ve şikayet olarak kabul edilmesi ile görev ve yetki kapsamını aşan müdahalelerden sorumlu kolluk kuvveti memur ve amirleri hakkında disiplin soruşturması açılmalı ve uluslararası standartlar seviyesinde yürütülecek bağımsız, adil ve etkili soruşturmalar şeffaf bir biçimde kamuoyu ile de paylaşılmalıdır.
  • Basının görüntü almasının engellenmesine yönelik eylemlerle basın özgürlüğünün ve düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanmasından kaçınılmalıdır.
  • Barışçıl eylemlere yönelik bir sendika açıklamasının ve üyelerinin bir kısmına yönelik çağrısının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından suç olarak nitelendirilmesi ve merkez yürütme kurulu üyeleri hakkında soruşturma başlatılması örgütlenme özgürlüğü ve sendika hakkının ihlali niteliğinde olduğu değerlendirilmektedir.
  • Toplantı ve gösteriler esnasında kolluk güçlerinin bilgilendirme yapmadan ses ve görüntü kaydı almasının önlenmesi, bu yöntemin barışçıl eylemin kanunsuz olduğu gerekçesiyle gösterilere katılan kimseleri bu hakkı kullanmaktan caydırmak amaçlı bir baskı aracı olarak kullanılmasından kaçınılması tavsiye edilmektedir.
  • Gözaltı işlemini gerçekleştiren savcılık ve emniyet birimleri, kişilerin kanunda yazdığı şekilde hukuki ve fiziki güvenliğini sağlamak üzere işlem gerçekleştirmelidir. Yetersiz personel ve yetersiz kaynak durumlarında dahi kişilerin usuli güvenceleri yerine getirilmelidir.
  • Yargı, barışçıl protesto hakkını kullanan kişilere karşı değil, onları hedef gösteren kişilere karşı adli süreç yürütmelidir. İdare, herkese karşı eşit yaklaşmalı ve ayrımcılık yasağını ihlal etmemelidir.
  • İfade etmek gerekir ki yargının bağımsızlığı sağlanmalıdır. Yargı bağımsızlığı üzerinde şaibe yaratacak karar ve işlemlerden kaçınılmalıdır.
  • Barışçıl protesto hakkını kullandığı için gözaltına alınan kişiler, emniyet ve adliye birimlerinde bekletilmemeli, özgürlüklerine kavuşmaları geciktirilmemelidir. Nitekim adli kontrol tedbirleri ve tutuklama kararları bir cezalandırma aracı olmamalıdır.