Bizim Ankara

CHP'den, AYM'nin 'Can Atalay' Kararına Tepki

Gündem

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Anayasa Mahkemesi’nin cezaevindeki Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay’ın hak ihlali başvurusu ile ilgili görüşmeyi ertelemesine tepki gösterdi. Başarır, “Anayasa Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki en yetkili ve en üst mahkeme. Onun kararları; Yargıtay’ı da ilk derece mahkemelerini de bağlar. Oradaki birçok üyeyi tenzih ederek, Sayın Başkan’ı tenzih ederek söylüyorum. Eğer ki İçişleri Bakanlığı’ndan bir bakan yardımcısı; Yargıtay’a ya da Sayıştay’a gelip tek bir sayfa bile çevirmeden Anayasa Mahkemesi’ne geçiyorsa… Ya da yine Çağlayan’da şaibeli bazı kararlara imza attıktan sonra Yargıtay’a gelip, bir dosya hakkında tek bir imza bile atmadan Anayasa Mahkemesi’ne geçiyorsa; bu dosyaya hazır olmamasını da normal karşılıyorum” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, TBMM’de basın toplantısı düzenledi.

Başarır, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu gündemindeki Türkiye İşçi Partisi’nin cezaevindeki Hatay Milletvekili Can Atalay’ın bireysel hak ihlali başvurusu ile görüşmenin ertelenmesine tepki gösterdi. Başarır, şunları söyledi:

“Anayasaya aykırı olarak cezaevinde tutulan, milletin temsilcisi Can Atalay’ın dosyası Anayasa Mahkemesi’nde görüşüldü. Ve maalesef ki dosya, ileri bir tarihe atıldı. Bu Meclis, Enis Berberoğlu olayında; bir hukuksuzluğu yaşadı ve Anayasa Mahkemesi bir karar verdi. Buna rağmen Yargıtay’ın direnmesi, Anayasa Mahkemesi’nin bugün bir karar vermemesi; hukuken, vicdanen bizleri rahatsız etmektedir. Meclis’in, bu kutsal çatının itibarına gölge düşürmektedir. Can Atalay, Meclis’te olmalıdır.

Eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Can Atalay için tek bir cümle kullandı: ‘Onu kapıda karşılardım’ dedi. Yine, eski Meclis Başkanları, geçmişten örnekler verdi. Osman Bölükbaşı, 1957 yılında ‘zalimlerin uşaklarısınız’ dediği için TBMM’ye hakaretten tutuklandı. Aynı yıl Genel Seçimler yapıldı. Cezaevinden milletvekili seçildi. Ve Ankara Merkez Cezaevi koğuşunda mahkumların önünde kendisi yemin etti, dokunulmazlık kazandığı anda cezaevinden tahliye edildi. 66 yıl önce işleyen hukuk bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde işletilmiyor. Bu dosya hakkında kararı verin. Can Atalay’ın olması gereken yer TBMM.”

Başarır, Akbelen Ormanı’na ilişkin Muğla İdare Mahkemesi’nde süren davaya da değinerek, “Kanun 3 kilometre yakından maden çıkarılamaz diyor ama 10 metre öteden maden çıkarılıyor. Biz İkizköylüleri sevindirecek, hukuku tecelli edecek bir kararı bekliyoruz” diye vurguladı. 

Başarır, dünyada düşen ancak Türkiye’de artan gıda enflasyonuna da dikkat çekerek, “Bu başarı AKP iktidarının, eğer bir başarı ise. Bununla övünmeliler mi, bunla üzülüp yüzleri mi kızarması tekeri, taktirlerinize bırakıyorum” dedi. Başarır, 2017 yılından sonra uygulanan ekonomi politikası sonucu Türkiye’nin bu hale geldiğini ifade ederek, uygulanan ekonomik politikayı “Fantezi ekonomi” diye niteledi. Başarır sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Emeklimizi gerçekten çok yordunuz. Ekonomik kriz nedeniyle çalışmak zorunda bıraklan emekliler. Kapsan dışı bıraktınız çalıştıkları için. Yılın ilk 9 ayında 60-65 yaş üstü 22 bin 155 kişi iş için başvuruda bulundu. Bunun 338’i kadın ve 6 bin 349 kişi işe yerleştirildi. 60 yaş üste 1 yıldır iş bekleyen 5 bin 156 kişi var. İşsizlik ödeneğine başvuran 60 yaş üstü kişi sayısı ise yılın ilk 9 ayında 5 bin 285 oldu. Sadece 2 bin 784 yaşlımızın başvurusu karşılanabildi. 5 bin liralık ödemeyi çalışan emeklilere vermeme gerekçesini, ‘Geçim sıkıntısı yaşayanları hedefledik’ diye açıklayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan dün bir bomba daha patlattı. Mücbir sebeplerden dolayı bütçede kısıtlamaya gitmek zorunda kalmışlar… 5’li çeteye mücbir sebep yok, emekliye mücbir sebep var. Sayın Bakan mücbir sebebin ne demek olduğunu, kimlere uygulanması gerektiğini bilmeli. Ben merak ediyorum temsil ve ağırlama giderlerinde mücbir sebep yok mu? Araç filoları, uçaklarda, koruma giderlerinde mücbir sebep yok mu? Sarayın iletişim giderleri 4 kez arttı, mücbir sebep yok mu? Mücbir sebebi uygulayacak tek emeklileri mi buldunuz?”

Başarır, Akkuyu Nükleer Santrali ile Rus şirket yetkilisinin açıklamalarını da anımsatarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a şunları sordu: 

“100 yıldır bu topraklarda hangi ülkeye liman ve santral yapılması için toprak verildi? Hangi ülke bu güzel topraklarda bu santralin güvenliğini sağladı? Hangi ülke radar sistemini kurdu? Hangi ülke bizim topraklarımızda ‘Limanımız var’ diye bildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşanan bu rezaletlerden hiçbir kazanımı yokken, hangi şart, şart deyim çünkü Mersin milletvekili olarak içim çok acıyor, daha acı kelimeler kullanacağım. Kazanımlarla Ruslara verildi. Neyin karşılığında verildi? Putin hangi hakla Türkiye Cumhuriyeti topraklarında kurulan santralin kapatılmasında başından sonuna kadar tek yetkili benim diyor. Cümle çok açık, tasarı aşamasından devre dışı bırakılmasına kadar. Putin şunu söylüyor, ‘Bu santrali ben açarım, kapatılmasına da ben karar veririm’. Hayır, oranın kapatılmasına tek taraflı Türkiye Cumhuriyeti karar vermeli ya da vermeliydi. Bir güvenlik sorunu ülkemiz için. Putin Akdeniz’e açılmak için santral adı altında, Mersin’in Akdeniz’e açılan burnunda bir liman yaptığını, santral yaptığını ve bunun tüm kontrolünün kendisinde olduğunu söylerken bu ülkenin Cumhurbaşkanını susması utanç vericidir.”

Başarır, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’ın başvurusunu görüşmeyi ertelemesinin sorulması üzerine Başarır, şunları söyledi:

“Anayasa Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki en yetkili ve en üst mahkeme. Onun kararları; Yargıtay’ı da ilk derece mahkemelerini de bağlar. Oradaki birçok üyeyi tenzih ederek, Sayın Başkan’ı tenzih ederek söylüyorum. Eğer ki İçişleri Bakanlığı’ndan bir bakan yardımcısı; Yargıtay’a ya da Sayıştay’a gelip; tek bir sayfa bile çevirmeden Anayasa Mahkemesi’ne geçiyorsa… Ya da yine Çağlayan’da şaibeli bazı kararlara imza attıktan sonra Yargıtay’a gelip, bir dosya hakkında tek bir imza bile atmadan Anayasa Mahkemesi’ne geçiyorsa; bu dosyaya hazır olmamasını da normal karşılıyorum.”

Başarır, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bugün Filistin- İsrail çatışmasına ilişkin TBMM Genel Kurulu’nda yapacağı sunuma ilişkin soruya da, “Sayın Dışişleri Bakanı gelip önemli, dışarıda duyulması Türkiye’nin güvenliğine zarar verecek konularda bilgi verecekse, tabii ki kapalı görüşme olacaktır. Buna dikkat ve özen gösteririz. Genel görüşme içinde kamuoyu ile paylaştığı konuları, gelip aynısını tekrarlayacaksa, özel, mühim ve gizli kalması gereken konuları paylaşmayacaksa, bunu da eleştiririz” dedi. 

Başarır, Erdoğan’ın dünkü grup toplantısında Filistin’den önce CHP kongrelerini gündeme getiresiyle ilgili de “Bu benim içimi çok acıttı. Çünkü bugün tüm partiler ortak bildiriye imza atacak, Filistin ve barış için. Kalıcı barış için. Ben grupta bunu konuşmasını isterdim öncelikle. Filistin’de ölen çocukları, Gazze’nin ablukasını, Filistin’in tarihindeki yaşanan zulümleri konuşmasını isterdim” diye vurguladı. 

Başarır, dünkü konuşmasında CHP İstanbul kongresine ilişkin sözlerinin başka yerlere çekildiğini dile getirerek, “Cemal Başkan alınmış, onunla görüştüm. Değer verdiğim birisi. Benim de haddim ve sınırlarım belli grup başkanvekili olarak. Hepimizin belli, partinin tüzüğü belirler. Bu cümle ile ilgili disipline verilecek. Disipline ben vermem, İstanbul’un yetkili kurulları verir. 24 saattir kendisine de yoğun bir şey var, üzüldüğünü görüyorum. O konuda il başkanlarını bir yere koyuyorum ama partimiz tüm soğukkanlılığı ile kurultay sürecini götürmektedir. Bu açıklamayı yapmak durumda kaldım, çünkü bir cümleyi alıyoruz. Disiplin demiyorum, disiplin diyoruz. Nedense bu kadar önemli konu varken, CHP’nin konularının konuşulması her şeyin önüne geçiyor” diye konuştu. 

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.