Bizim Ankara

"Ankara'da Hayvancılık Büyük Yara Aldı, Büyükşehirlere Köyler Geri Gelsin"

Ekonomi

Son dönemin en çok konuşulan başlıklarından olan hayvancılığın ve et üretiminin azalmasının altında neler yatıyor? 13 yıl önce yapılan uyarı dikkate alındı mı? Son bir yılda ne kadar hayvan kesildi? Ankara’da hayvancılık neden sekteye uğradı? Ankara Kasaplar Odası Başkanı Fazlı Yalçındağ, Bizim Ankara’ya konuştu. İşte ucuz et üretim sıkıntısına çözüm önerileri...

Hayvancılık ve et üretiminde Türkiye’nin içine düştüğü açmaza göz göre göre gelindiğine dikkat çeken Ankara Kasaplar Odası Başkanı Fazlı Yalçındağ, bu sorunun temel nedenlerini Bizim Ankara Temsilcisi Seval Yıldırım’a anlattı.

Öncelikle et tüketim tercihinin Türkiye koşullarına göre değiştirilmesi gerektiği uyarısı yaptı. “Küçükbaş hayvan tüketimi ve üretimi teşvik edilmeli.” dedi.

“Her 10-15 yılda bir et üretimi sorunuyla karşı karşıya kalıyoruz. Çıkış noktası belli; et tüketimi tercihimizin değişmesi. Önceden et ihtiyacımızın yüzde 95 civarını küçükbaş hayvan etinden; koyundan, kuzudan karşılıyorduk. Daha sonra büyük mağazacılık sistemi çıktığında etin sergilenmesiyle satış yapma usulü ortaya konuldu, büyükbaş hayvan tüketimi süratle artmaya başladı.” değerlendirmesi yaptı.

“2009 YILINDA UYARDIK”

2007-2008 yıllarında yaşanan kuraklık nedeniyle yem ve hububat fiyatlarının yükselmesi sonucu, insanların ellerindeki hayvanları kesmek zorunda kaldığını ve et sıkıntısının da 2009 ‘da yüksek sesle dile getirilmeye başlandığını hatırlatan Yalçındağ, federasyon başkanlığı yaptığı dönemde 52 oda temsilcisiyle bir araştırma yaptıklarını Türkiye’deki küçükbaş hayvan sayısının neredeyse 10 milyonun altına düştüğünü gördüklerini söyledi. Bunun üzerine rapor hazırladıklarını ve ilgililerle paylaştıklarını anlattı: 

“Raporu tüm siyasi partilere, o zaman Cumhurbaşkanımız Başbakandı, Başbakanlığa, Tarım Bakanlığı’na, Tarım Komisyon Başkanlığı’na, ki o zaman komisyon başkanı bugün Tarım Bakanı olan Vahit Kirişci Bey idi, yani her tarafa gönderdik. Birkaç yerden cevap aldık; biri Numan Kurtulmuş biri Sayın Başbakan biri de Vahit Kirişci. Vahit Bey bizi Meclis’teki makamına davet etti, hem sorunu anlatan hem de çözüm önerilerini sunan bir raporla ilk kez karşılaştıklarını söyledi ve teşekkür etti. O zaman yıl 2009, şimdi yıl 2022… Aşağı yukarı 13 yıl olmuş biz hala et konuşuyoruz.”

“ÇOBANLIK TEŞVİK EDİLMELİ, SOSYAL GÜVENCE SAĞLANMALI”

2009 yılında hazırladıkları raporda küçükbaş hayvancılığın üretim ve tüketimdeki payının artırılmasını tavsiye ettiklerini belirten Yalçındağ, çobanlık konusunun da büyük önem taşıdığını hatırlattı. “Türki Cumhuriyetlerden çobanlık yapabilecek ailelerin istihdamına izin verilmesi gerektiğine dikkati çektik. Çobanlık müessesesine sosyal güvence sağlanmasını söyledik. ‘Eğer küçükbaş hayvan sayısı istenen noktalara getirilemezse bu gidişle biz et ithal eden bir duruma geleceğiz.’ dedik ve söylediklerimiz de tek tek gerçekleşti.” diye konuştu.

“KÜÇÜKBAŞ HAYVANA YATIRIM YAPILMALI”

Türkiye’nin arazi yapısı, bitki örtüsü ve aldığı yağış miktarı itibariyle küçükbaş hayvan üretimine daha uygun olduğunu ifade eden Ankara Kasaplar Odası Başkanı, büyükbaş hayvanların da ağırlıklı olarak denize yakın arazilerde Ege ve Akdeniz’in bir kısmında bulunduğunu söyledi.

“BÜYÜKBAŞTA FARKLI IRKLARA YÖNELMEK GEREK”

Büyükbaş hayvancılıkta daha fazla et verimi olan türlere doğru yönelmek gerektiğini vurguladı. Fazlı Yalçındağ, “Türkiye’de büyükbaş hayvan varlığının ekseriyeti Holstein dediğimiz sütçü ırk ve melezlerinden oluşuyor. Bunları Allah neredeyse süt vermek için yaratmış, et verimi için o kadar uygun değil. Buraya gelmesini sağlayanlara da teşekkür borcumuz var 30 sene belki 40 sene bu hayvanlar et ve süt ihtiyacını karşılamış ama bugün karşılamıyor. Kombine ırklara yönelinmesini istedik, etçi ırklara yönelinmesini istedik bu şekilde bir hayvan çeşitliliği oluştu ama çözüm için yeterli bir ortam sağlanamadı.” dedi.

BÜYÜKBAŞ HAYVANIN MALİYETİ DAHA FAZLA

Et ihtiyacının yüzde 85’inin büyükbaş hayvandan karşılanmaya çalışıldığını hatırlatan Fazlı Yalçındağ bu seçeneğin pahalı olduğunu belirtti. 

“Büyükbaş hayvanı beslemek son derece pahalı. Yem fiyatları, dövizdeki hareket ve kuzey komşularımızdaki savaş nedeniyle neredeyse üç - dört katına çıktı, maliyetler arttı. Besici 100 tane dana besliyor, kestiriyor danasını memnun, para kazanmış gibi görüyor kendisini ama dönüyor geliyor; ahırlarını süpürtüyor, ilaçlatıyor, temizletiyor, ‘tekrar alayım’ diyor ki dana almaya, yem almaya çıkıyor, görüyor ki 100 danadan elde ettiği para 80 tane hayvanın yemine ancak yetiyor. Bugün 80 danaya iniyor kapasitesi, yarın 50 danaya, sonra sıfır noktasına gelecek. Biz et ihtiyacımızı nasıl karşılayacağız?” diye sordu.

“KÜÇÜKBAŞ HAYVANIN ÜRETİM VE TÜKETİMİ ARTIRILMALI”

Yalçındağ çözüm önerilerini de şöyle sıraladı:

“Eti ucuza mal eden ülkelerde bizdeki gibi bir hayvanı bir yerden alıp, kapalı alanda beslemeye dayalı bir besleme modeli yok. Bir tek bizde bu. Başka ülkelerde hayvan yayılarak besleniyor, akşamdan akşama bir avuç yem veriyorlarsa veriyorlar. Birçok ülkeyi gördük, inceledik bizim onlarla rekabet edebilmemiz mümkün değil. Onlar et ihtiyacının yarıdan fazlasını domuzdan karşılıyor, kalanının yarıya yakın bir bölümünü de büyükbaş hayvandan karşılıyorlar. Biz ne yapıyoruz, tamamını pahalıya üretilen dana etinden üretmeye çalışıyoruz. Ne yapmalıyız? Bizim ülkemizin daha uygun olduğu et çeşidini daha çok tüketmemiz gerek. Bunu için kamu spotları kullanmamız gerek. En güzel yemek örneklerimizin içinde kullanılan kuzu/koyun eti. Küçükbaş hayvanın üretim ve tüketimdeki payının artırılması gerekiyor. Bizim ülkemiz bu hayvan için daha uygun bir ülke. 

“MERALARI KULLANIMA AÇIP, VERİMLİ HALE GETİRMELİYİZ”

Bu arada meraların kullanıma açılması lazım. Verimsiz meraların, verimli hale getirilmesi lazım. Dünyanın en iyi tarımdan anlayan kişisini getirdik Tarım Bakanı yaptık diyelim, ki bugün Vahit Kirişci de konusunu çok iyi bilen bir insan, ama elinde sihirli değnek yok ki dokunsun her şey toz pembe olsun. Her şeyi doğru yapmak kaydıyla en az dört - beş yıl zaman dilimine ihtiyacımız var et meselesini çözmek için.”

“SON DÖNEMDE 1 MİLYONDAN FAZLA İNEK KESİLDİ”

Son dönemde et fiyatlarındaki artışın hayvan sayısının azalmasıyla da ilgili olduğunu belirten Yalçındağ son birkaç yılda üreticinin sütünü değerinden satamadığı için yem alamadığını ve süt veren ineklerini kestirdiğinin altını çizdi. “Son bir yılda 1 milyonun üzerinde inek kesildi. Yarın bu inekler olmayınca, danayı nereden bulacağız da besiciye vereceğiz ‘al kardeşim sen bunu besle et verecek hale gelsin.’ diyeceğiz Böyle bir kısır döngünün içindeyiz.” değerlendirmesinde bulundu.

“TEKELLEŞME SIKINTI YARATTI, ANKARA FABRİKASINI KAYBETTİ”

Ankara Kasaplar Odası Başkanı, Türkiye genelinde hayvancılığın ve et üretiminin belli bazı şirketlere teslim edilmesinin yanlışlığına da dikkat çekti. Bir Ankara markası olan Birtat Yoğurt ve Süt Fabrikası’nın büyük bir şirkete satılması ve rakip olmasın diye kapatılmasıyla Ankara’daki hayvancılığın büyük yara aldığını söyledi.

“KÖYLER MAHALLE OLDU AĞILLAR YASAKLANDI”

Ankara’nın tarım ve hayvancılık kenti olma potansiyeli bulunmasına rağmen dünyaca üncü Ankara tiftik keçisi sayısının bile giderek azaldığını ve 3-5 bin civarına düştüğünü belirten Yalçındağ, köylerin mahalleye dönüştürülmesiyle hayvancılığa büyük bir darbe vurulduğuna işaret etti. 

“ANKARA KEÇİSİ ARTIK HEYKELLERDE KALDI”

“Ankara tiftik keçisi artık neredeyse sadece Başkent’teki heykellerde var. Eskiden Ankara’nın her köyünden 20 bin, 30 bin kuzu çıkardı. Bugün 20 - 30 tane bile çıkacak durumu yok. Niye? Ankara’nın bütün köyleri mahalle oldu. Hadi gel yap bakalım bir tane ahır sana izin verirler mi?
Vermezler. Artık orası büyükşehir belediyesinin mahallesi olmuş. Kanunlar çıkarılırken, Türkiye’nin özel durumu da göz ardı edilmemeli. Biz kendi kendine yeten bir ülke olabiliriz ama önce kendimize gelmemiz gerek.”

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.